tablet ekran tamirinden islam bilgileri5


tablet ekran tamiri

tablet ekran tamirinden islam bilgileri5 evet arladaslar sizler icin yine güzel yazılarımızı sizlere sunuyoruz ve sizler icin elimizden gelen yardımı yapıyoruz ve tablet ekran tamiri diyorki Meryem’in Beyt-i Makdis’e m edilmesi ve Zekeriyyâ aleyhisse-n onu himayesine alması: Hunne lâ), kızı Meryem'i alarak Beyt-ül-Makdis’e dü. Oradakilere durumunu îzâh etti. Bu ( her ne kadar kız ise de, daha o doğma-evvel doğacak çocuğunu mâbedin etine vermek üzere nezrettiğini, bu hâliyle kabul etmelerini söyledi.1 Meryem’i vazifelilere teslim ederek; z! Bu çocuk buraya adaktır” dedi.
Br. Ancak, bu kızı kimin himâyesine ver-i hususunda karara varmaları îcâbedi-I. İlk davranan Zekeriyyâ aleyhisselâm Zîrâ. Hz. Zekeriyyâ. Beyt-ül-Makdis’in I ve Meryem'in teyzesi olan Elîsâ’nm beyi ıkeriyyâ (a.s.); "Bu çocuğa
benim yakınlardır. Bunun teyzesi benim hanımımdır. beple onu benim alıp yetiştirmem daha sibdir” buyurdu. Fakat, gelen çocuk, bin Mâsân gibi meşhur ve büyük bir kızı olduğu için, orada bulunan herkes ılmak ve yetişmesiyle bizzat meşgûl istediler. Hâl böyle olunca herkesin razı İl bir usûle başvurdular Herkes Tevrât-ı 'azdıkları kalemi suya atacaktı. Kıminkı zsa o. Hz. Meryem’le meşgûl olacaktı, naları bu şekilde olmuştu. Nihâyet u himâyesine almak isteyenlerin hepsi, nda tesbit edip anlaştıkları şekilde bir n kenarına gittiler. Her biri Tevrât yaz-kullandıkları kalemlerini suya attı. Atı-lemlerin hepsi battığı hâlde, Zekeriyyâ tselâmın kalemi suyun yüzünüm kaldı.
sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberle-rindendir. Meryem*i hangisi himayesine alacak diye (Benî isrâil âlimlerinin Tevrât yazdıkları) kalemlerini nehre bıraktıklarında, sen onların yanlarında değildin. Ve yine sen, onlar bu hususta muhâseme ederlerken (bu hususta âdetâ birbirleriyle çekişirlerken) de onların yanlarında değildin.Rûh-ul-Beyân tefsîri”nde, hâdisede Te''rât’ı yazdıkları kalemleri seçmeleri, onları mubârek ve çok kıymetli tuttukları içindir. Ayrıca bereketlenmeleri de söz konusudur buyrulmaktadır.
Tefsîr âlimleri, Hz. Meryem'i himâye etmeye çok ehemmiyet verilmesi, hattâ onu kimin himâyesine verecekleri husûsunda aralarında anlaşmazlığa düşmelerinin sebebini de şöyle îzâh etmişlerdir;

1-Hz. Meryem’in babası olan İmrân, kavmi-nin efendisi, reîsi idi. Bunun için, babasına hürmeten onun himâyesine çok ehemmiyet verdiler, herkes; "Ben himâyeme alayım" diye can attı.

2-Bilindiği gibi. Hunne, doğacak çocuğunu Allahü teâlâya ibâdette ve Beyt-i Makdis’ in hizmetinde bulunması için nezretmişti. Orada bulunanlar bunu, tâ başından beri biliyorlardı. Bu sebeple herkes onu, kendi himâyesine almak için can attı.

3-Daha önce nâzil olan İlâhî kitaplarda, Hz. Meryem ve oğlu îsâ aleyhisselâmdan bahsedildiği için, herkes böyle bir çocuğu kendi himâyesinde bulundurmayı istedi. O kadar ki, bu hususta aralarında anlaşmazlık meydana geldi. Bakacak olanı, bir nevî imtihân ile tesbit etmeye karar verdiler.

Zekeriyyâ aleyhisselâm Allahü teâlânın emriyle gâlib geldi ve Meryem'e hizmet vazifesi ona verildi. Zîrâ ne yönden bakılırsa bakılsın, bu hizmete lâyık ve müstehak olan yalnız o idi.

Allahü teâlâ Hunne’nin (r.anhâ) bu samîmi duâsını kabûl edip, Meryem’i çok güzel bir yere yerleştirmişti. Nitekim Al-i İmrân sûresi-
 Hz. Meryem sütten kesilip, kendisi oturup kalkar bir hâle geldikten sonra, Zekeriyyâ aleyhisselâm, Beyt-ül-Makdıs’de onun için husûsî bir oda yaptırdı. Bu oda yüksekçe bir yerde olup, çardağa benzerdi ve oraya merdivenle .çıkılırdı. Hz Meryem bu odada yalnız başına kalırdı. Buraya, Hz. Zekeriyyâ’dan başka hiç kimse giremezdi. Girerken anahtar-ile açıp odaya girer, çıkarken de kapıyı kilitleyip anahtarı üzerine alırdı.
Zekeriyyâ aleyhisselâm bu şekilde her gün Hz Meryem’in odasına bir günlük yiyecek ve-içecek götürürdü. Fakat içeriye girdiğinde, odada çeşit çeşit yiyecek ve meyvelerin olduğunu görür ve çok hayret oderdK İçeriye kendisinden başka kimsenin girip çıkmadığını bildiği hâlde, bu nasıl oluyordu. Üstelik Meryem’in yanında; yazın sıcağında kış meyveleri, kışın soğuğunda ise yaz meyveleri bulunurdu. Hz. Meryem’e sorunca, o, bu nîmetler için; "Hak teâlânın bir ihsânıdır” diye cevap verirdi. Bu hususta Al-i İmrân sûresinin 37 âyet-i kerîmesinde meâlen buyruldu ki "...Her nc laman ki, Zekeriyyâ (aleyhisselâm Meryem’in bulunduğu) mihraba (odaya) girse, onun (Meryem’in) yanında h(d rı :/A’ (ve vakitsiz meyveler yânı kışda yaz, yazda kış meyveleri) bulurdu. “>Vî Meryem! liu rızık sana nereden geliyorl (Normalde bu vakitte böyle meyve bulunmaz. Üstelik senin üzerine kapılarda kilitlenmiştir)’ derdi. Bunun üzerine Meryem; **Bu, Allahü hâlâ tarafındandır. Muhakkak ki, Allahü teâlâ, dilediği kimseyi hesapsız olarak rızıklandırır*' derdi.Hz. Meryem’in kerânu‘li: ’Tefsîr-i Mazharî" ve "Tefsîr-i Kebîr" gibi meşhûr ve muteber eserlerde, bu âyet-ı kerîmenin tefsîri ıçm; "Bu âyet-ı kerîme, evliyanın kerametinin hak olduğunu göstermektedir" buyrulmuştur.Âlimler; Zekeriyyâ aleyhısselâmın her gelişinde. Hz Meryem’in odasında fevkalâde güzel yiyecekler bulması. Hz Meryem in bir kerametidir" buyurmuşlardır.Hz. Meryem’in yetişmej Zekeriyyâ aleyhısselâmın him^ Hz Zekerıyyâ’nın zevcesi (f Meryem’in annesi Hunne hai Hz. Zekerıyycâ’nın hanımı îsâ’v Meryem’in kardeş oldukları da tır Buna göre Hz. Meryem. H; baldızı olmaktadır. Aralarındal balıktan dolayı hadîs-i şerîfd< aleyhımesselâmm teyze < bildirilmiştir.Tefsîr âlimleri âyet-i M **Güzel bir kabûl ile kal kısmını şu şekilde îzâh etmişler teâlâ Hz. Meryem’i ve oğlu îı şeytanın dokunmasından ko rak. Zekeriyyâ aleyhisselâr verdi. Sonra rızkını Cenne ihsân etti, dukanda da zikrr Meryem’in rızkı Cennet’ten t zamâna kadar Beyt-i Ma sâdece erkek çocuklar kabı annesi Hunne’nin yalvarmas rine Hak teâlâ onu da kabûl "Rûh-ul-beyân tefsîri’’n( göre, Hunne’nin. daha baş nezrinde, niyeti doğru, sâdı çocuk doğurmakla nezrini ye ceği için. Allahü teâlâdan ut susdaki güçsüzlüğünü arzetmiştir. Buradan c kul, nefs’nı kırmak, i yerleştirmek için uğraşmalı lerı Allahü teâlânın kabûl e gücüyle gayret etmeli, bunı de kendini, nefsini kusurlu ç Yine “Rûh-ul-beyân tefs kerîmenin tefsîrınde.


1 efendimize götürdü. Peygamberi-llahü aleyhi ve sellem); Kardeşin olsun buyurup ismini Abdullah
Ahmed ve Tirmizî’nin bildirdikleri 5-i şerîfde;  çocuk akî-ehindir. Yedinci günü akîka kesiliry ismi konur ve başının ş edilir. buyruldu. Alimler, bu srîfi; çocuğun âfet ve belâlardan 11, akîkasına bağlıdır şeklindei îzâh r.Akîka, letine karşılık, Allahü teâlâya şükret-liyle hayvan kesmektir. Akîka hay-anlık hayvan gibi olmalıdır. Kurban )lmayan hayvan, akîka için de kesil-uğa doğumunun yedinci günü isim >aşını kazıyıp, saçının ağırlığı kadar.
Kurban bayramında da kesi-i olarak doğana isim konmaz ve akî-Tiez. Akîka, pişmiş veya çiğ olarak jkir herkese verilebilir. Akîka kes-î ve Mâlikî mezheblerinde sünnet-i îdir. Şâfiî ye Hanbelî mazheblerınde. atılmaz, kırılmaz. Oynak yerlerin-) toplanır. Bir temiz, beyaz bez içinde Hanefî ve Mâlikî mezheblerinde, kırılabilir. Akîka, çocukları belâlar-îlıklardan Korur. Kıyâmette, anaya, lyrı bir şefâat ederler. "Mevâhib-i e" kitabında diyor ki; “Hicretin seki-ja İbrâhim dünyâya gelince, yedinci lûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) başını traş ettirip, saçının ağırlığı nüş sadaka verdi ve akîka olarak iki , Saclarını aömdü.
peygamoer oıougu Kenaisıne bildirildikten sonra, kendi akîkasını kesmiş olduğu haber verilmiştir. Buradan, zaman geçmekle, bu borcun sâkıt olmadığı anlaşılmaktadır.Akîkayı keserken; "Yâ Rabbî! Bu filân kimsenin akîkasıdır. Bunun kanı, onun kanına, eti etine, kemiği kemiğine, derisi derisine, kılı kılına karşılık olsun. Yâ Rabbî! Bu akîkayı filân kimsenin Cehennem'den kurtulmasına karşılık, sebep eyle!" denir.Akîka, doğumunun yedinci günü kesilir. Olmazsa on dördüncü ve yirmi dördüncü günü de kesilebilir. Bu da olmazsa daha sonra istenilen bir zamanda kesilebilir.Doğumunun yedinci günü, çocuğun saçı traş edilir. Saçının ağırlığınca gümüş veya altın sadaka verilir. Çünkü bu sünnettir. Nitekim Resûlullah’ın (s.a.v.), torunu Hz.Hüseyn’in doğumunun yedinci gününde, kızları Hz. Fâtıma’ya çocuğun saçlarını traş etmesini ve sadaka olarak saçlarının ağırlığınca gümüş veya gümüş para vermesini emrettiği bildirilmiştir.
İhyâü ulûmiddîn" de. Ebü’ş-Şeyh ve İbn-i Hıbbân’m. Enes’den (r.anh) rivâyet ettikleri bir hadîs-i şerîfde buyruldu ki: *%'ocuk yedi günlük olunca, akîkası kesilir. İsmi verilir ve temizlenir. Altı yaşında terbiye edilmeye başlanır. Yedi yaşında yatağı ayrılır. On üç yaşında namaz kılması için dövülür. (Namaz kılması için zorlanır.) On altı yaşına ulaşınca, babası onu evlendirir, sonra da elinden tutarak; **Oğlum! Seni terbiye ettim, t Hm, edeb öğrettim. Dünyâda bir felâkete, âhırette ise azaba uğramandan, Allahü teâlâya sığınırım. Yâni aklını başına al da ona göre çalış** der.
Alimler bildiriyorlar ki: Allahü teâlâ, Hunne’ nin; Yâ Rabbî! Ben onu ve zürriyetini, senin rahmetinden tard olmuş, boğulmuş olan şeytanın vesvese ve şerrinden senin muhâfazana ve himâyene ısmarlıyorum** şeklindeki duâsını kabûl buyurdu.Meselâ bir kul, tâat işler, Allahü teâlâ-nın beğendiği amelleri yapar. Bundan sonra da kendisinde ucb hâsıl olur yâni kendini ve ibâdetini beğenir. Yaptığı tâate güvenir. Bu tâati yapmayanları küçük görür. "Benim gibisi var mı?” der. Allahü teâlâdan bunların karşılığını ve bedelini ister. İşte bu kulun yaptığı tâat, güzeldir, sevâb bir iştir. Fakat çeşitli uygunsuz düşüncelerle bu tâatin etrâfı günahlarla kuşatılmış, çok günah işlenmiş olur. Yâni o tâat sanki tâat olmaktan çıkarılmış, günaha vesîle hâline getirilmiştir.

Diğer taraftan bir kul da, unutarak, yanılarak bir kabahat, günah işler. Fakat günahın hemen arkasından çok pişmân olur, üzülür. Bunun affı için Allahü teâlâya ilticâ eder ve O na sığınır. İşlediği bu günah sebebiyle kendi nefsini çok aşağı ve pek bayağı görür.
İşte, yukarıdaki misâlin aksine < kul, günah işlememeye âzamîdikkat ettiği hâlde, yanılarak bir günah işler arkasından hemen pişmân olup kenı aşağılamıştır. Bu sebeple de işlediği etrâfı sevâblarla çevrilmiştir.Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, nefsini her zaman haksız, kusurlu ve bilmeli, hatâyı başkasında değil kendi melidir. Tâat husûsunda. ibâdetlerde ı retli olmalı, gevşeklik göstermemeli yaptığı ibâdet ve tâatlara da güvenme Tâatı yaptıktan sonra unutmalı, yaptıg san ve kusurlu bilmelidir. Böyle oldı dirde yüksek mertebelere ve ' nimetlerine kavuşması umulur.Bu âyet-i kerîmede Hz. lak teâlâya şükür için namazda ) yapması emredildi. Bundan ve rükû emredildi. Böylece bu biletine ve bunlara hakkıyla riâyet ^ret olunmuştur. Ayrıca secde-i^nce zikredilmesi de, namazın en [j olmasından dolayıdır. Nitekim tfde; **Kıdun Rabbine en yakuı >ecde ettiği andır** buyruldu. İşte
Mazret-ı Meryem ın faziletleri, üstünlükleri hakkında Imâm-ı Ahmed’in senedleri ile.haz-ret-i Enes’den bildirdiği hadîs-i şerîfde; Âlemdeki kadınlardan dördü pek yüksektir: Meryem binti İmrûn, Fir*avn*ın hanımı Âsiye, Hadîce binti Huveylid ve Fûtuna binti Muhammed buyruldu.
Âlemdeki kadınların en hayırlıları dörttür. Mer-yctn binti İmrûn, Fir*avnîn hanımı Âsiye, Hadîce binti Huveylid ve Fûtıma binti Muhammed Resûlullah** buyruldu.Ebû Ya’lâ, senedleri ile Ibn-i Abbâs’dan bildirir: Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem toprağın üzerine dört çizgi çizdi ve; “Bunların ne olduğunu bilir misiniz?** buyurdu. "Allah ve Resûlü bilir’’ dediler. Buyurdu ki: “CenneVteki kadınlcarın en üstünleri; Hadîce binti Huveylid, Fûtuna binti
ür bedenden cümle günahlar z için abdest aldığın zaman ılek iki yanında durur I namazını kıldığın zaman
ADaulian aan oııaıraıgı naaıs-ı şenîde; "uun-yâdaki kadınların efendileri dörttür. Fâtıma binti Muhammed, Hadîce binti Huveylid, Âsiye binti Müzâhim ve Meryem binti îmrân** buyruldu.

Âyet-i kerîmede bildirildiği gibi, Cebrâil aleyhisselâm Hz. Meryem’e geldiğinde, Allahü teâlânm onu âlemdeki bütün kadınlar üzerine seçtiğini bildirdi. Allahü teâlâ bu seçmenin, onun babasız olarak çocuk doğurması ve bu çocuğun büyük bir peygamber olacağını müjdelemesi şeklinde olduğunu bildiriyor.

Tefsîr âlimleri buyuruyorlar ki: “Ey Meryem! Muhakkak ki, Allahü teâlâ seni seçti ve seni pâk etti ve seni âlemdeki bütün kadınlara mümtâz kıldı** dernek^ seni kötü ahlâktan arındırdı, iyi ve güzel ahlâk ile seni süsledi demektir. “Âlemdeki kadınlar** dan maksad, zamânındaki kadınlardır. Nitekim, A’râf sûresinin 144. âyet-i kerîmesinde Mûsâ aleyh isselâma da; “Muhakkak ki, seni bütün insanlar üzerine seçtim** buyurdu. Hâlbuki, mâlûmdur ki, ibrâhim aleyhisselâm, Mûsâ aleyhisselâm-dan efdaldir, üstündür ve Muhammed Mustafâ sallallahü aleyhi ve sellem ikisinden de üstündür. Bunun gibi Du.hân sûresinin 32. âyet-i f^erîmesinde İsrâiloğulları için; “ilimde onları bütün âlemler üzerine seçtik** buyrulduğu hâlde, Resûlullah’ın ümmeti, geçmiş ümmetlerin hepsinden üstündür; sayı bakımından onlardan çok, ilimde onlardan efdal, amelde, Isrâiloğullarından ve başkalarından daha çok beğenilendir. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, âlemdeki bütün insanlar demek, o zamanda, âlemlerde bulunan bütün İnsanlar demektir.tablet ekran tamiri sizler icin sundu yarın kaldıgımız yerden devam edecegiz.





tablet ekran tamiri, tablet ekranı tamiri, ipad ekran tamiri, ipad tamiri, lcd ekran tamiri,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder