medikal ürünler,den islam bilgisi9

 medikal ürünler



medikal ürünler,den islam bilgisi9 bugün medikal ürünler sizin icin islam yazılarını paylasıyorve sizin icin cok emek veriyor medikal ürünler herzaman islam konusunda sizlere yazılar yazmaya devam edecek medikal ürünler diyorki Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmin birçok yerinde, me.selâ En’âm sûresi, seksenaltıncı âyetinde, (Peygamberlerin hepsinin, peyoamber olmıyan insanların hepsinden dahâ efdal olduğunu) bildirmekdedir. Hazret-i Alînin «radıyallahü anh» Peygamberlerden yüksek olduğunu söylemek, Kur’ân-ı kerîmi inkârdır ki, küfr olur. Diğer semâvî kitâblar, nazm olmadığı gibi kimsenin ezberinde değil idi. Nitekim, Resûlullah «sallallahü aleyhi ve sellem» bile Tevrâtdan sorulan üç süâle üç gün cevâb vermeyip Cebrâîl aleyhisselâmın cevâb getirmesini bekledi ve üç gün üzüldü. Bütün müslimânlaı da, çok üzüldü. Sonra, Kehf sûresi gelerek, Tevrâta uygun cevâb verildi. Hazret-i Ebû Bekr-i Sıd-dîk «radıyallahü anh» çocuk iken, Resûlullahın «sallallahü aleyhi ve sellem» arkadaşı idi. O zemandan beri sevişiyorlar, berâber yaşıyorlardı. Her ikisinin de, hiç şerâb içmediği, puta tapınmadıkları kitâblarda Böylece, kazâ ve kadere inanmıyor. îmâm-ı Ca’fer Sâdıka da inanmamış oluyor. Herşeyi Allahü teâlânm yaratdığını bildiren âyet-i kerîmeleri, evirip çevirip, kendine göre ma’nâlar çıkarıyor. Hâlbuki, bu âyet-i kerîmelerin hakîkî ma’nâlarını (Beydavı) şerhi olan Şeyhzâde [Muhammed bin şeyh Mustafa] tefsin, akl sâhiblerini hayrân bırakacak şeklde yazmakdadır. Husnıyye diyormuş ki, (beş yaşından yirmi yaşına kadar, İmâm-ı Ca fer Sadıkın «aleyhisselâm» evinde idim. Bu bilgileri hep ondan Küfrüne, yalanlarına herkesi inandırmak için, o büyük imâma da iftirâ ediyor. Hâlbuki, imâm-ı Ca’fer Sâdıkın «radıyallahü anh» kazâ kader hakkındaki sözü (Tam İlmihâl) kitabında uzun yazılıdır. İrâde ile rızâyı birleşdirmek için, hakimin hükmünden râzı olmaması muhâldir demesi de’ bozuk bir düşüncedir. Çunki, hâkimin, doğru olan hükmlerin-den razı olmaması, elbette muhâldir. Allahü teâlânm da, itâ’at etmeden, sevâb işlemekden, hayrdan râzı olmaması muhâl-dır. Çünkı, râzı olacağını bildiriyor. Fekat, hâkim, zor ile veyâ hata ile verdiği hükmünden hatâsını anlayınca nasıl râzı olabi-hr. irâde etmiş, hükm etmiş ise de, râzı olamaz. (Sirâciyye fetvaları) sâhıbi Sirâcüddîn Alî bin Osmân Ûşî, (Emâlî) adındaki çok kıymetli kasidesinin üçüncü beytinde (Allahü teâlânm hayat sıfatı vardır [ya’nî diridir]. Herşeyi, her işi irâde, ezelden takdir eder) diyor. Bu kasideyi, birçok âlim şerh etmişdir. beyyıd Ahmed Asım efendi türkçeye terceme ve şerh ederken diyor kı, (Kader, Allahü teâlânm ilerde olacak herşeyi ezelden bilmesidir. Kazâ, bu bildiklerini Levh-il mahfûzda göstermesi-dır) Keşşâf şârihi [Tayyıbî] (Ba’zılarma göre, kader, genel emrdır. Kazâ bunların birer birer meydana gelmesidir. Meselâ [her canlı ölecekdir] kaderdir. Abdürrahman Isfehânî buyuruyor ki, (Kader, her şeyin Levh-il mahfuzda toplu^kısaca varlığıdır. Kazâ da, bunların, şartlarının ve kendilerinin birer birer, zemanlarmda yaratılmasıdır). Kader, bir anbar buğdaya benzer. Kazâ, ölçü ölçü alıp sarf etmekdır. Kader ve kazâ kelimeleri, birbirinin yerine kullanıl-makriadır. Kader: (Ahmed kendi arzûsu ve kudreti ile müsli-mt'i olur. Kirkor, kendi isteği, beğenmesi ile küfrü tercîh eder şeklindedir. Bunu gösteren âyet-i kerîmeler çokdur).kader üzerinde (Tam ilmihâl) kitâbında geniş bilgi vardır. İyi okuyunca şî’î kitâbmı hâzırlıyan açıkgözün, bircanbazgıbı>r gözbağlayıcı gibi yapdığı bozuk isbâtlar kolayca anlaşılır. Tefsir bilenler, bu kitâbm âyet-i kerîmelere, ilme, akla uymıyan ma’nâlar verdiğini hemen anlar ise de, tefsirden ve yirmi ana ilmden haberi olmıyan câhiller, (mağlûb etdi, mahcûb etdi, rezîl etdi, cevâb veremediler, âciz kaldılar) gibi ilâvelere aldanarak inanır. Onun için, böyle, yalan, bozuk kitâbları, mecmû a ve gazeteleri hiç okumamalı, yok etmelidir. Bunları yok etmek, binlerle müslimânı, kâfir olmakdan kurtarmak demekdir.
demişdi ki: Ey Ebû Hanîfe! Sen insanda ihtiyâr olmadığını söylıyor-sun Eşekler senden dahâ akili ve faziletlidir. Çünki, geçilemiyecek dereye ne kadar zorlansa girmez! Bu söze İbrâhîm Hâlıd. cevab veremedi. Harun Reşîd ve Yahyâ Bermekî güldü) diyor.

Kaderiyye mezhebinin, bu ümmetin mecûsîleri olduğunu bildiren hadîs-i şerîfı de yazıp, (günâh işleyip, bu iş Allahdandır. ezelde yazılmışdır. diyenler. Kaderiyyedir, İslâmdan önce Kureyş müşrikleri cebrî mezhebinde idi. İslâm bu mezhebi kaldırdı ise de. emîrulrnu minin hazret-i Alînin şehâdetinden sonra, Mu’âviye ve Yezîd aleyhilla ne zema-nında bu mezheb, tekrâr meydâna çıkdı ve Ehl-i sünnete miras kaldı) diye yazıyor ve çocuk sözü gibi akla ve nakle uymıyan söz ve misâllerle isbâta kalkışıyor.

Ehl-i sünnet âlimleri, insanda ihtiyâr yokdur demernişdir. Cebriyye mezhebinin kâfir olduklarını bildirmişdir. Bu kitabın böyle hayâsızca iftirâlarına ancak, Ehl-i sünnet kitâblarmı hiç okumamış câhiller inanır. Kaderiyye luezhebı. Mu’te zile mezhebinin bir ismidir. îrândaki Alevîlerin, ya’nî Şı ılerm de bu mezhebde olduğu, bu kitâbdan anlaşılmakdadır. Kaza ve kadere inanmadıkları için, insan istediğini elbette yapar, yaratır dedikleri için, Mu’tezîle mezhebine (Kaderiyye) de denir. Ya’nî kadere inanmıyanlar kaderiyyedir. inananlar, bhl-ı

Muhammed bin Abdülkerim Şıhrıstanı (Mile! ve nihai) kitâbında diyor ki: Vâsıl bin Atâ ve onun izinde bulunanlar divor ki- (İnsan, ihtiyârî. ya’nî istekli hareketlerim kendi yaratır. Allahü teâlâ. kullarına fâideli işler yapmağa mecburdur. İyilere sevâb. kötülere azâb vermesi lâzımdır. Allah birdir. Ayrıca sıfatları
sellem» ile oturmuşduk. Ebû Bekr «radıyallahü anh» dedi ki, (Yâ Resûlallah «sallallahü aleyhi ve sellem»! Senin hakkına yemîn ederim ki, ömrümde hiç puta tapmadım). Hazret-i Ömer buyurdu ki, (Niçin, Resûlullah hakkına diyorsun? Bu kadar sene cahillik zemanı geçirdik). Hazret-i Ebû Bekr buyurdu ki, (Babam Ebû Kuhâfe, beni heykellerin dikili olduğu yere götürdü. Seni yaratan, kurtaran bunlardır. Bunların önünde eğil dedi. Kendisi gitdi. Puta, karnım aç. Bana birşey ver, yiyeyim dedim. Cevâb vermedi. Su, elbise istedim. Ses vermedi. Sana taş atarım. Gücün varsa, atdırma dedim. Ses çıkmadı. Taş atdım. Yüz üstü düştü. Babam gelip görünce şaşırdı. Beni eve götürdü. Annem, buna birşey demiyelim dedi). Ebû Bekr, sözünü bitirince, Resûl aleyhisselâm, (Cebrail aleyhisseiâm bana gelip, üç kerre, Ebû Bekr, doğru söyledi dedi) buyurdu.

Ebû Bckr-i Sıddîk «radıyallahü anh» bütün servetini, canını, evlâdım, herşeyini ona feda etmişdi. (Ebû Bekrin «radı-yallahü anh» îmânı, bütün ümmetimin îmânları toplamından dahâ fazladır) hadîs-ı şerîli, onun, bütün Eshâbdan üstün olduğunu göstermeğe yetişir. Hâlbuki, eldal olduğunu bildiren, dahâ nice hadîs-i şerîlleı var. Bunların birkaçı, senedleri ile birlikde (lam ilmihal-Se'âdet-i ebediyye) kitabında yazılıdır. Ebû Bekr-i Sıddîk «radıyallahü anh», Resûlullaha «sallallahü aleyhi ve sellem» hiç muhâlefetde bulunmamış, ictihâdlan bile, hep Ona uygun olmuşdur. Hattâ, Onun bir hatâsı ile, bütün ibâdetlerini değişmeği istemişdir. Ehl-i sünnet kitâbları, Ehl-i beytin sevgisi ve saygısı ile doludur. Buğz-u adâvet ediyorsunuz demesi, bu şî’î kitâbının, Ehl-i sünnete karşı ne kadar hâince, alçakça iftirâlarla dolu olduğunu göstermekdedir. Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı tefsir ve hadîs kitâblarında, hazret-i Alîyi «radıyallahü anh» medh eden haberler o kadar çokdur ki, bunlardan birkaçını işitmiyen bir müslimân yokdur. Meselâ, Abdüllah ibni Abbâs «radıyallahü anhümâ» buyurdu ki, Resû-lullahdan işitdim ki, (Alînin sevgisi, ateşin odunu yakdığı gibi, müslimânın günâhlarını yok eder) buyurdu. Onu sevmek. Onu ve sözlerini, doğru olarak öğrenip, öyle olmağa çalışmak demekdir.medikal ürünler sizin icin sundu yarın kaldıgımız yerden devam ediyoruz.





medikal ürünler,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder