cep telefon modelleri,nden islam bilgisi63

 cep telefon modelleri


cep telefon modelleri,nden islam bilgisi63 bugün cep telefon modelleri sizin icin güzel islam bilgilerini allahın bilgilerini sizlere sunuyor cep telefon modelleri sizin icin cok calısıyor ve
cep telefon modelleri diyorki Kelâm-ı İlâhî çeşidli şeyleri bildirir. Kıssaları, ya’nî olayları bildirirse (Haber) olur. Böyle olmazsa, (İnşâ) olur. Yapılması lâzım olan şeyleri bildirirse, (Emr) olur. Yasakları bildirirse, (Nehy) olur. Fekat, kelâm-ı İlâhîde hiç değişiklik ve çoğalmak olmaz, inen kitâbların ve sahîfelerin hepsi, cenâb-ı Hakkın kelâm sıfatından bir yaprakdırlar..Üçüncüsü, (Mikâîl) aleyhisselâmdır. Ucuzluk, pahalılık, kıtlık, bolluk, [Ekonomik düzen] yapmak, [ferahlık ve huzûr getirmekl ve her maddeyi hareket etdirmek, bunun vazifesidir. Dördüncüsü, (Azrâîl) aleyhisselâmdır. İnsanların rûhunu alan budur. [Fârisî dilinde ruha, can denir]. Bu dört melekden sonra üstün olan, dört smıfdır: (Hamele-i Arş) denen melekler, dört dânedir. Kıyâmetde sekiz olacakdır. Huzûr-i İlâhîde bulunan meleklere (Mukarrebin) denir, Azâb meleklerinin büyüklerine (Kerûbiyân) denir. Rahmet meleklerine (Rûhâniyân) denir. Bunların hepsi, meleklerin, havâs-sı, ya’nî üstünleridir. Bunlar, Peygamberlerden başka, bütün insanlardan dahâ üstündür. Müslimânların sâlihleri ve velîleri, meleklerin avâmından, ya’nî, aşağılarından dahâ efdal, dahâ üstündür. Meleklerin avâmı, müslimânların avâmından, ya’nî âsî ve fâ-sıklardan efdaldir.Kâfirler ise, her mahlûkdan dahâ aşağıdır. Sûrun birinci üfü-rülmesinde, dört büyük melekden ve hamele-i Arşdan başka, bütün melekler de yok olacakdır. Bundan sonra, hamele-i Arş ve dahâ sonra dört melek yok olacakdır. İkincisinde, önce bütün melekler dirilecekdir. Hamele-i Arş ile bu dört melek, sûrun ikinci üfürülmesinden önce dirilecekdir. Demek ki, bu melekler, bütün canlılardan önce yaratıldıkları gibi, her canlıdan sonra yok olacaklardır.îmânın altı aslından üçüncüsü: (Allahii teâlânın indirdiği kitâblanna inanmakdır). Allahü teâlâ, bu kitâbları, ba’zı Peygamberlere, melekle okutarak, ba’zılarına ise, levha üzerinde yazılı olarak, ba’zılarma da, meleksiz işitdirerek indirdi. Bu kitâbla-rın hepsi Allahü teâlânın kelâmıdır. Ebedî ve ezelîdirler. Mahlûk değildirler. Bunlar, meleklerin îcâd etdiği veyâ Peygamberlerin kendi sözleri değildir. Allahü teâlânın kelâmı, bizim yazdığımız ve zihnlerimizde tutduğumuz ve söylediğimiz kelâm gibi değildir. Yazıda, sözde ve zihnde bulunmak gibi değildir. Harfli ve sesli değildir. Allahü teâlânın ve sıfâtlannın nasıl olduğunu, insan anlıya-maz. Ftkat, o kelâmı, insanlar okur. Zihnlerde saklanır ve yazılır. Bizimle berâber olunca, hâdis olur. Demek ki, Allahü teâlânın kelâmının iki tarafı vardır. İnsanlarla berâber olunca, mahlûk ve hâ-disdir. Allahü teâlânın kelâmı olduğu düşünülünce, kadîmdir.Allahü teâlânın indirdiği kitâbların hepsi hakdır, doğrudur. Yalan, yanlış olmaz. Cezâ, azâb yapacağım deyip de afv etmesi câiz denildi ise de, bvim bilemediğimiz şartlara bağlıdır. Yâhud O’nun irâdesine, isteğine bağlıdır. Bu kelâm-ı lafzî, kelâm-ı nefsîyi gösterdiği için, buna da, kelâm-ı İlâhî ve sıfat-ı İlâhî demek câizdir. Bu kelâm, tek bir nev’ ise de, şahs bakımından ayrılması ve parçalanması vardır. Hepsine Kur’ân-ı kerîm denildiği gibi, parçalarına da Kur’ân denilir.Kelâm-ı nefsînin mahlûk olmadığını, kadîm olduğunu, doğru yolun âlimleri sözbirliği ile söylemekdedir. Kelâm-ı lafzînin hâdis veyâ kadîm olmasında sözbirliği yokdur. Hâdis olduğunu bildirenlerden bir kısmı, kelâm-ı lafzînin hâdis olduğunu söylememeli-dir dedi. Eğer, hâdis denilirse, kelâm-ı nefsînin hâdis olduğu anlaşılabilir buyurdular. En iyi söz de budur. İnsanların zihni, birşeyi göstereni işitince, hemen o şeyi hâtırlar. Doğru yolun âlimlerinden, Kur’ân-ı kerîm hâdisdir diyen olursa, ağzımızla okuduğumuz, ses ve kelimelerin mahlûk olduğunu bildirmekdedir. Doğru yolun âlimleri sözbirliği ile, kelâm-ı lafzînin de, nefsînin de, Allah kelâmı olduğunu söyledi. Bu sözde, mecaz yoluna sapanlar oldu ise de, kelâm-ı İlâhî olduğunda sözbirliği vardır. Kelâm-ı nefsî Allah kelâmıdır demek, Allahü teâlânın kelâm sıfatıdır demekdir. Kelâm-ı lafzî Allah kelâmıdır demek, Allahü teâlâ onun hâlıkıdır demekdir.Siiâl: Yukarıdaki yazılardan anlaşılıyor ki, Allahü teâlânın ezelî olan kelâmı işitilmez. Allah kelâmını işitdim demek, okunan ses ve kelimeleri işitdim demek olur. Yâhud, okunan ses ve ezelî olan kelâm-ı nefsîyi anladım demek olur. Bütün Peygamberler, hattâ herkes, bu iki şeklde de işitebilmekdedir. Mûsâ aleyhisselâ-mı, (kelîmullah) diye ayırmanın sebebi nedir?Cevâb: Mûsâ aleyhisselâm, âdet-i ilâhiyyenin dışında olarak, harfsiz, sessiz olan kelâm-ı ezelîyi işitdi. Cennetde, anlaşılamıya-rak ve anlatılamaz olarak, Allahü teâlâ görüleceği gibi, anlatılamaz olarak işitdi. Başka kimse, böyle işitmedi. Yâhud, Allah kelâmını, sesle işitdi. Fekat, yalnız kulakla değil. Vücûdünün her zerresi, her yandan işitdi. Yâhud, yalnız ağaç tarafından işitdi. Fekat, ses ile değildi. Hava titreşimi veyâ başka olaylarla işitmedi. Bu üç hâlden biri ile işitdiği için (Kelfmullah) adına kavuşdu. Mu-hammed aleyhissalâtü vesselâmın, mi’râc gecesinde, kelâm-ı İlâhîyi işitmesi ve Cebrâil aleyhisselâmın vahy alırken işitmesi de böyle idi.Peygamberler, mezârlarında, bizim bilmediğimiz bir hayât ile diridir. Mubârek vücûdlarım toprak çürütmez. Bunun içindir ki, hadîs-i şerîfde (Peygamberler, mezârlannda, nemâz kılarlar ve hac ederler) buyuruldu.
Şimdi, Arabistânda bulunan (Vehhâbî) adındaki kimseler, bu hadîs-i şeriflere inanmıyorlar. Bunlara inanan hakîkî müsli-mânlara kâfir diyorlar. Ma’nâları açık olmayıp, şübheli olan nass-ları yanlış tevîl etdikleri için, kendileri kâfir olmuyorlar ise de, (Bid’at sâhibi) oluyorlar. Müslimânlara çok zarar veriyorlar. Veh-hâbîlik, İbni Teymiyyenin sapık fikrlerinden doğdu. Abduh adındaki bir Mısırlının kitâbları ile, türklere ve her yere yayıldı. Bunların beşinci mezheb değil, müslimânları bölmeğe, parçalamağa uğraşan kimseler olduklarını, (Ehl-i sünnet) âlimleri, yüzlerce kitâb-larında bildirmişlerdir. (Se’âdet-i ebediyye) ve (Kıyamet ye Âhıret) kitâblarında bunlar uzun bildirilmişdir. Allahü teâlâ, genç din adamlarını Vehhâbîlik felâketine kaymakdan muhafaza buyursun. Hadîs-i şerîfler ile medh olunan (Ehl-i sünnet) âlimlerinin yolundan ayırmasın!Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” mubârek gözleri uyurken, kalb gözleri uyumaz. Peygamberlik vazifelerini görmekde. Peygamberlik üstünlüklerini taşımakda, bütün Peygamberler mü-sâvidir. Yukarıda bildirdiğimiz yedi şey, hepsinde vardır. Peygamberler, Peygamberlikden atılmaz. Veliler ise, evliyalıkdan ayrılabilir. Peygamberler insandan olur. Cinden, melekden insanlara Peygamber olmaz. Cin ve melek. Peygamberlerin derecelerine yükselemez. Peygamberlerin, birbirleri üzerinde, şerefleri, üstünlükleri vardır. Meselâ, ümmetlerinin çok olması, gönderildikleri memleketlerin büyük olması, ilm ve ma’rifetlerinin çok yerlere yayılması,mu’cizelerinin dahâ çok ve devamlı olması ve kendileri için ayrı kıymetler ve ihsânlar bulunması gibi üstünlükler bakımından, âhır zeman Peygamberi (Mııhammed) aleyhisselâm, bütün Peygamberlerden dahâ üstündür. Ülül’azm olan Peygamberler, böyle olmıyanlardan ve Resuller, resûl olmıyan Nebîlerden dahâ üstündürler.Peygamberlerin sayısı belli değildir. Yüzyirmidörtbinden çok oldukları meşhûrdur. Bunlardan üçyüzonüç veyâ üçyüzonbeş adedi Resuldür. Bunların içinden de^^ altısı dahâ yüksekdir. Bunlara (Ülürazm) Peygamberler denir. Ülül’azm Peygamberler, Adem, Nûh, tbrâhîm, Mûsâ, îsâ, ve Muhammed Mustafâ “aleyhimüssa-lâtü vesselâm” hazretleridir.
Peygamberlerin içinde otuzüç adedi meşhûrdur. Bunların adı: Adem, Idıis, Şlt veya (Şis), Nûh, Hûd, Salih, İbrahim, Lût, Ismfitl, tshâk, Ya’kûb, Yûsüf, Eyyûb, Şu’ayb, Mûsâ, Hânın, Hı-dır, Yûşa* bin Nûn, liyâs, Elyesa’, Zülkifl, Şem’un, İşmoil, Yû-nüs bin Metâ, Dâvüd, Süleyman, Lokmân, Zekeriyyâ, Yahyâ, Uzeyr, Isâ bin Meryem, Zülkarneyn ve Muhammed aleyhi ve aley-himüssalâtu vesselâmdır.Bunlardan, yalnız yirmisekizinin ismleri Kur’ân-ı kerîmde bildirilmişdir. Şît, Hıdır, Yûşa’, Şem’un ve İşmoil bildirilmemiş-dir. Bu yirmisekizden Zülkarneyn ve Lokmân ve Uzeyrin Peygamber olup olmadıkları iyi belli değildir. Zülkifl aleyhisselâmın ikinci adı Harkıldır. Bunun tiyâs veyâ İdrîs yâhud Zekeriyyâ olduğunu söyliyenler de vardır.İbrâhim aleyhisselâm, Halîlullahdır. Çünki, bunun kalbinde, Allah sevgisinden başka, hiçbir mahlûkun sevgisi yokdu. Mûsâ aleyhisselâm, Kelîmullahdır. Çünki, Allahü teâlâ ile konuşdu. îsâ aleyhisselâm, Kelime-tullahdır. Çünki, babası yokdur. Yalnız (OL) kelime-i ilâhiyyesi ile anasından dünyâya geldi. Bundan başka, Allahü teâlânın hikmet dolu kelimelerini, va’z vererek, insanların kulaklarına ulaşdırırdı.Mahlûkların yaratılmasına sebeb olan ve Âdem oğullarının en üstünü, en şereflisi, en kıymetlisi bulunan Muhammed aleyhisselâm, Habîbullahdır. Onun Habîbullah olduğuna ve büyüklüğünü, üstünlüğünü gösteren şeyler pek çokdur. Bunun için, O’na, mağlûb olmak, bozguna uğramak gibi sözler söylenemez. Kıyâ-metde, herkesden önce kabrden kalkacakdır. Mahşer yerine önce gidecekdir. Cennete herkesden önce girecekdir. Güzel ahlâkı, sayılmakla bitmez ve insan gücü yetişmez ise de, birkaçını yazmakla, yazılarımızı süsliyelim:Mu’cizelerinden biri, mi’râca çıkmasıdır. Yatağında iken uyandırılıp, mubârek bedeni ile, Mekke şehrinden Kudüsdeki Mescid-i aksâya ve oradan göklere ve yedinci gökden sonra, Allahü teâlânın dilediği yerlere götürüldü. Mi’râca, böylece inanmak lâzımdır. [tsmâîlî sapık fırkasında olanlar ve İslâm âlimi şekline bürünen din düşmanları, mi’râc bir hâl idi, rûh ile oldu. Beden ile gitmedi diyerek ve yazarak gençleri aldatmağa çalışıyorlar. Böyle bozuk kitâbları almamalı, bunlara aldanmamalıdırj. Mi’râcın nasıl olduğu, birçok kıymetli kitâblarda, meselâ (Şlfâ-I şerîf) de uzun yazılıdır. [(Se’âdet-i ebediyye) kitâbında da geniş anlatılmışdır]. Mekke-i mükerremeden (Sidre-tül müntehâ)ya kadar, Cebrâîl aleyhisselâm ile birlikde gitdi.(Sidre-tül-müntehâ), altıncı ve yedinci göklerde bir ağaçdır ki, bütün bilgiler ve bütün yükselişler.Altı inanılacak şeyden dördüncüsü, (Allahü teâlâmn Peygamberlerine inanmakdır). İnsanları, Allahü teâlâmn beğendiği yola kavuşdurmak, doğru yolu göstermek için gönderilmişlerdir. Rüsül, resûller demekdir. Gönderilmiş zat ve haberci demek-dir. Islâmiyyetde (Resûl) demek, yaratılışı, huyu, ilmi, aklı zemanın-da bulunan bütün insanlardan üstün, kıymetli, muhterem bir adam demekdir. Hiçbir kötü huyu, beğenilmiyecek hâli yokdur. Peygamberlerde (İsmet) sıfatı vardır. Ya’nî Peygamber olduğu bildirilmeden önce ve bildirildikden sonra, küçük ve büyük hiçbir günâh işlemez. [îslâmiyyeti içerden yıkmak istiyen kâfirler, Muham-med aleyhisselâm Peygamber olmadan önce, heykellerin önünde kurban keserdi diyorlar ve şî’î kitâblarını da vesîka olarak gösteriyorlar. Bu çirkin iftirâlarının yalan olduğu, yukardaki satırlardan anlaşılmakdadır]. Peygamber olduğu bildirildikden sonra. Peygamber olduğu yayılıncaya, anlaşılıncaya kadar, körlük sağırlık ve benzerleri ayb ve kusûrları da olmaz. Her Peygamberde yedi şey bulunduğuna inanmak lâzımdır: Emânet, sıdk, (eblîğ, adalet, ismet, fetânet ve emnül-azl. Ya’nî peygamberlikden azl edilmezler. Fetânet, çok akili, çok anlayışlı demekdir.Yeni bir din getiren Peygamberlere (Resûl) denir. Yeni din getirmeyip, insanları, önceki dîne da’vet eden Peygamberlere (Nebî) denir. Emrleri teblîğ etmekde ve insanları, Allahın dînine çağırmakda, Resûl ile Nebî arasında bir ayrılık yokdur. Peygamberlere îmân etmek, aralarında hiçbir fark görmiyerek, hepsinin sâdık, doğru sözlü olduğuna inanmak demekdir. Onlardan birine inanmıyan kimse, hiçbirine inanmamış olur.Peygamberlik; çalışmakla, açlık, sıkıntı çekmekle ve çok ibâdet yapmakla ele geçmez. Yalnız Allahü teâlâmn ihsânı, seçmesi ile olur. İnsanların dünyâdaki ve âhıretdeki işlerinin düzgün ve fâideli olması için ve yanlış, zararlı işlerden koruyup, selâmete, hidâyete, râhata ve se’âdete kavuşdurmak için. Peygamberlerle, din gönderilmişdir. Düşmanlan çok olduğu ve alay etdikleri, üzdükleri hâlde, Allahü teâlâmn, inanmak için ve yapmak için olan emrlerini insanlara tebliğ etmekde, bildirmekde, düşmanlardan korkmamış, göz kırpmamışlardır. Allahü teâlâ. Peygamberlerin sıdk sâhibi olduklarını, doğru söyledikl6rini göstermek için, onları mu’cizelerle kuvvetlendirdi. Hiç kimse bu mu’cizelere karşı gelemedi. Peygamberi kabûl edip inanan kimseye, o Peygamberin (Ümmeti) denir. Kıyâmet gününde, ümmetlerinden, günâhı çok olanlara şefâ’at etmeleri için izn verilecek ve şefâ’atleri kabûl ola-cakdır.  Cebrâîl aleyhisselâm Sidrede kaldı. Mekkeden Kudüs-i şerîfe kadar veyâ yedinci göke kadar, burak üstünde götürüldü. (Burak), beyaz renkli, katırdan küçük ve merkebden büyük bir Cennet hayvanıdır. Dünyâ hayvanlarından değildir. Erkekliği, dişiliği yokdur. Çok hızlı giderdi. Gözün görebildiği uzaklığa ayağını basardı. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Mescid-i aksâ) da. Peygamberlere imâm olup, yatsı yâhud sabâh nemâzını kıldırdı. Peygamberlerin rûhları, kendi insan şekllerinde orada bulundu. (Kudüs) den yedinci göke kadar (Ml’râc) adındaki bilinmiyen bir merdivenle bir anda çıkarıldı. Yolda melekler, sağa sola dizilmiş, Resûlullahı medh-u senâ ederlerdi. Her göke gelince Cebrâîl aleyhisselâm Resûlullahın teşrîf etdiğini haber ve müjde verirdi. Her birinde, bir Peygamberi görüp selâmlaşdı. (Sidre) de şaşılacak çok şeyler gördü. Cennetdeki ni’metleri. Cehennemdeki azâbları gördü. Cenâb-ı Hakkın cemâlini görmek arzûsundan ve ^zevkinden, Cennetdeki ni’metlerin hiçbirine bakmadı. Sidreden ileriye, yalnız olarak, nûrlar arasında ilerledi. Meleklerin kalemlerinin seslerini işitdi. Yetmişbin perdeden geçdi. İki perde arası, beşyüz senelik yol gibi idi. Bundan sonra, güneşden dahâ parlak (Refref) adında bir döşek üzerinde Kürsîden geçdi. Arş-ı İlâhiye erişdi. Arşdan, zemandan, mekândan, madde âlemlerinden dışarı çıkdı. Cenâb-ı Hakkın kelâmını işitecek makâma vardı.Zemansız ve mekânsız olarak, âhıretde Allahü teâlâmn görüleceği gibi, anlaşılamıyan ve anlatılamıyan bir hâlde, Allahü teâlâ-yı gördü. Harfsizve sessiz olarak, Allahü teâlâ ile konuşdu. Allahü teâlâyı, tesbîh, hamd ve senâ eyledi. Sayısız ikrâmlara, şereflere kavuşdu. Kendine ve ümmetine elli vakt nemâz farz oldu ise de, Mûsâ aleyhisselâmın işâreti ile, yavaş yavaş beş vakte indirildi. Bundan önce, yalnız sabâh ile ikindi yâhud yatsı nemâzları kılınırdı. Bu kadar uzun yolculukdan ve ikrâmlara, ihsânlara kavuşduk-dan sonra ve şaşılacak nice şeyler görüp işitdikden sonra, yatağına geldi. Yeri dahâ soğumamış idi. Bildirdiklerimizin bir kısmı, âyet-i kerîmelerle, bir kısmı da, hadîs-i şerîflerle anlaşılmışdır. Hepsine inanmak vâcib değil ise de, Ehl-i sünnet âlimleri bildirdiği için, bu haberleri kabûl etmiyen, Ehl-i sünnetden ayrılmış olur. Âyet-i kerîmeye veyâ hadîs-i şerîflere inanmıyan ise, kâfir olur..Ona verilen mu’cizelerin sayısını, Allahü teâlâdan başkası bilemez. Onun dîni, bütün dinleri nesh etmiş, yürüklükden kaldırmışdır. Dîni, bütün dînlerin en iyisi, en yükseğidir. Onun ümmeti, bütün ümmetlerden üstündür. Onun ümmetinin evliyâsı, başka ümmetlerin evliyâsından dahâ şereflidir.Muhammed aleyhisselâmın ümmetinin Evliyâsı arasında, Re-sûlullahın halîfesi olmağa hak kazanan ve hilâfete, başkalarından dahâ lâyık olan imâmların, velîlerin baş tâcı (Ebû Bekr-i Sıddîk) “radıyallahü anh”. Peygamberlerden sonra, gelmiş ve gelecek bütün insanların, en hayrlısı, en üstünüdür. Hilâfet derecesini, şerefini önce kazanan budur. Müslimânlık meydâna çıkmadan önce de, Allahü teâlânm lütfü ve ihsânı ile, putlara tapmadı. Kâfirlik ve sapıklık ayblarından muhâfaza buyuruldu. [Resûlullahm, nübüv-vetden önce putlara tapdığını sanan ve yazanların ne kadar zevallı ve câhil olduklarını buradan da anlamalıdır.
Bundan sonra, insanların en üstünü, Fârûk-i a’zam, Allahü teâlânm, Habîbine arkadaş olarak seçdiği, ikinci halîfe (Ömer bin Hattâb) dır.
Bundan sonra, insanların en üstünü, Resûlullahm üçüncü halîfesi, iyilikler, ihsânlar hazînesi, hayâ, îmân ve irfân kaynağı, Zinnûreyn (Osman bin Affân) dır.
Bundan sonra insanların en hayrlısı, Resûlullahm dördüncü halîfesi, şaşılacak üstünlükler sâhibi, Allahü teâlânm arslanı (Alî bin ebî Tâlib) dir. “radıyallahü anhüm.Bundan sonra, (Hazret-i Hasen) halîfe oldu. Hadîs-i şerîfde bildirilen otuz sene halîfelik, bunun ile temâm oldu. Bundan sonra, insanların en üstünü, Resûlullahm, iki gözünün nûru (Hüseyin bin Alî) dir “radıyallahü teâlâ anhüm.Bu üstünlükler, sevâbm dahâ çok olması, dîn-i İslâm uğrunda, vatanlarını, sevdilerini terk etmek, başkalarından dahâ önce müslimân olmak, Resûlullaha son derece uymak. Onun sünnetine sımsıkı sarılmak, dînini yaymağa uğraşmak, küfrü, fitneyi, fesâ-dı önlemek demekdir.Hazret-i Alî “radıyallahü anh’’, hernekadar, hazret-i Ebû Bekrden “radıyallahü anh’’ başka, herkesden önce müslimân oldu ise de, o zeman, çocuk olduğu için ve malsız olduğu için ve Resûlullahm evinde ve hizmetinde olduğu için, onun önce îmân etmesi, başkalarının îmân etmesine, ibret olmalarına ve kâfirlerin bozguna uğramasına sebeb olmadı.cep telefon modelleri sundu.





cep telefon modelleri,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder