samsung replika,dan osmanli bilgisi6

 samsung replika

samsung replika,dan osmanli bilgisi6 evet arkadaslar sizler icin hazırladıgımız osmalı  ile hakkında  bulunan olaylar tariher samsung replika sizler icin hazırladı samsung replika diyorki İdâri, mâlî, cezâî ve çeşitli âhalarda görülen lüzûm üzerine )âdişâhların emir ve fermanları ı6 vaz’ edilen (konulan) kânun ve ilzamları ihtivâ eden mecmûa. <ânunnâmeler, daha önceki >âdişâhlar tarafından konulan rin teşkil ettiği Islâm hukûkudur. Müctehîd âlimlerin yetiştiği hicri dördüncü asra kadar hâkim mev-kîindeki müetehidler, ortaya çıkan mes’eleleri kendi ictihâdla-rına göre hallediyorlardı. Bu asırdan îtibâren yalnız dört büyük müetehidin ictihâd ve usûlleri kaydedilmiş, fıkıh ve usûl-i fıkıh kitapları yazılmıştır. Bundan sonra, sorulan suâller bu kitaplara göre cevaplandırılmıştır. Zamanla âlimlerin fıkıh kitaplarına göre verdikleri cevaplar derlenerek fetvâ kitapları yazılmıştır.

Bunların yanında, sultan tarafından emir, ferman ve kânunnâ-meler de çıkarılmıştır. Bunlar, meydana gelen hâdiseleri halleden hükümler mâhiyetindedir. Pâdişâhların bu nevî hüküm verme hususunda mesnedleri, dayanakları yine İslâm hukûkudur. İslâm hukûku lüzum görüldüğünde pâdişâha hüküm vermek selâhiyeti vermiştir. Kur’ ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîfde, ulûlemre itâat emredilmiştir. Bu sebeple pâdişâhlar, zaman zaman kamu yararını ve devlet işlerinin düzenli yürütülmesini dikkate alarak hukukun çeşitli mevzûlanna âid kânunlar koymuşlardır.Nitekim pazardaki bac vergisinin mikdârı, tımarlı sipâhilerin, hak ve vazîfeleri, kıyâfet ve sikke mes’eleleri pâdişâhın emir ve fermanları ile tanzim edilmiştir. Bu düzenlemelerde, muhitlerin dîne muhâıif olmayan örf ve âdetleri de önemli rol oynamıştır. Bu husûs emir ve fermanları bir araya toplayan kânunnâme mec-mûalarının baş tarafındaki; "Şer'-i şerîfe muvâfakatı mukarrer olup, hâlen muteber kavanîn ve mesâil-i şer’iyyedir (Yüce İslâm kânununa uygunluğu görülüp, şimdi bile geçerli kânun ve İslâmî mes’ eledir.OsmanlI pâdişâhların hukûkunun dışında ol dayanarak yaptığı düzer İslâm hukûkunun dışır mek ve OsmanlI’nın İslâ kundan ayrı, bir de ör tatbik ettiğini söylemek değildir. Çünkü İslâm e muhâlif olmayan her dînîdir ve dîne uygundu içindir ki, Osmanlılard mevkiinde olan kâdılar, fetvâ kitapları yanında tarafından çıkarılan emi ve kânunnâmelere de I kaynak olarak mürâcaat dir.İlk OsmanlI kânı leri, kânun tekniği v husûsiyetleri bakımında ret ve umûmî bâzı hü sistemli bir tarzda, tasnîl leri suretiyle meydan; değildi. Bunlar daha muayyen zaman ve mı ortaya çıkan hâdiselerle ve ferma.Hardan ibâret bütün OsmanlI memh mahsûs umûmî kânun yıp, her yerin örf ve i göre düzenlenmiş husC lardı. Zâten Osmanlı D( idâri, mâlî mevzûâtta göre her biri ayrı bir 1 nizâm ile idâre edilen imtiyâz ve muâfiyetU bulunan zümreler vard ve vakıflar şeklinde, idâ takım muhtâriyetlere v kendi husûsî statüsi idâre edilen teşekkülleı den bir ülkede, umûmî ve idâre kânunu tertib bunu herkesin eline imkân yoktu.
kalmamış, onlardaki huzur ve refâhı gören İngiliz kralının zekîce bir davranışıyla İngiltere’ de bugünkü demokratik sistemin temeli atılmıştır. Zamânın İngiltere kralı olan sekizinci Henry, ânında ve âdil karar verebilen OsmanlI adliyesini, gönderdiği bir tedkîk hey'etine inceletmiş ve kendi memleketinde tatbik etme yoluna gitmiştir.
Halkını her yönüyle huzur ve sükûna kavuşturmak isteyen Kânûnî Sultan Süleymân, vergive mâlî işleri de yeniden düzenledi. Vergilendirme ve vergi tahsîlinde halka zulmedilmemesine, çok dikkat ederdi. Hattâ bir defâsında Hâdım Süleymân Paşa'nın yerine Mısır beylerbeyliğine tâyin edilen Hüsrev Paşa, Mısır’dan hazîneye dört yüz bin altın fazla para göndermişti. Pâdişâh, halka zulmedip haksızlıkla elde edilmiş olabilir düşüncesiyle, tedkik hey’ eti göndererek, durumu yerinde kontrol ettirdi. Paranın, yapılan yeni yeni kanallar sâyesinde üretimin artmasıyla, ortaya çıkan fazlalıktan alınan gelir olduğu tesbit edildi. Ancak Kânûnî, yine de işe tam kanâat etmeyip, Hüsrev Paşa’ yı vazîfeden alarak, Hadım Süleymân Paşa’yı yeniden Mısır’a gönderdi ve fazla olan dört yüz bin altınla da, yeni su kanalları açılıp, halkın istifâdesine sunulmasını emretti. Bu kadar büyük işleri başaran dâhi Pâdişâh, büyük cihângir, şahsiyeti ve icrââtı ile tam bir örnekti.
Sefer esnâsında vefât eden Kânûnî Sultan Süleymân Han, iyi bir komutan, teşkilâtçı bir devlet adamı olup, âlim ve edîbdi. Vakûr, azim ve irâde sâhibiydi. Adam seçip yetiştirmesini gâyeti iyi bildiğinden, devlet kadrosunda kıymetli şahsiyetleri vazifelendirdi. Sultan Süleymân Han devrinde, OsmanlI Devleti'nin kara ve deniz ordusu dünyâda birinci idi. Ordunun gelişmesi ve dünyânın tek gücü hâline gelmesi için, elinden geleni yaptı. Askerleri tarafından çok sevildi. Devrinde el san'atları ve ticâret gelişmiş olup, çiftçilik, çini, ayna, hakkaklık ve dokuma san'atı çok ileri seviyedeydi.Kânûnî, kültürle ilgili mes' elelere önem verirdi. Osmanlı Devleti'nde ilk şuarâ tezkireleri onun adına yazıldı. Birinci sınıf bir şâir olup, hassas bir kalbe sâhibti. Muhibbi mahlası ile çok güzel şiirler yazdı. Şiirlerinden bir kısmı dîvânında toplandı, ömrünü harp meydanlarında geçirmesine rağmen asrındaki şâirlerden daha çok şiir yazdı. Dîvân’ındaki gazellerin sayısı üç bine yaklaşır ve ZâtFden sonra ikinci gelir. Hastalığı sırasında söylediği şu beyt-i berceste yâni seçkin beyti dillerden düşmez.Halk İçinde muteber bir nesne yok devlet gibi. Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi.
Pek çok hayrât ve iyilikleri olan Kânûnî Süleymân Han, îmâr faâliyetleriyle de uğraştı. Türk mîmârîsinin ölmez eserleri olan; câmiler, medreseler inşâ ettirdi. Bir çok atayâdigârını da yeni baştan yapılır şekilde tâmir ettirdi. En muhteşem eser, şüphesiz Mîmâr Sînân tarafından yapılan Süley-mâniye külliyesidir. Halk arasında yaygın olan şu sözler gerçeğin tam ifâdesidir; Kânûnî Sultan Süleymân Han’ın genç yaşta vefât eden oğlu Şeh-zâde Meh-metfln, Şehzâ-de Câmü'nin bahçesinde bulunan türbesi.
İstanbul’un fethinden sonra Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından inşâ edilen, üzeri dam ve kubbelerle örtülü dükkanların bulunduğu sokaklardan meydana gelen büyük çarşı. İstanbul' un en eski ticâret merkezi olup, târihteki adı Çarşu-yı kebîr = Büyük Çarşı’dır. Diğer OsmanlI şehirlerinde olduğu gibi, İstanbul’ da da ticâret hayâtının merkezini teşkil edecek bir bedestenin inşâsı uygun görülerek büyük bir bedesten yapıldı. 1460 yılında yapılan Kapalı Çarşı’nın, çekirdeğini teşkil eden iç bedestene, Cevâhir bedesteni denildi ve geiiri Ayasofya’ya verilmek üzere, Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından vakfedildi. Sultan Fâtih, bu çevrede pek çok dükkan yaptırarak ticâret hayâtını canlandıracak bir tedbir aldığı gibi, vakfettiği hayrâtına da büyük gelir sağladı.İstanbul Kapalı Çarşısı’nın iki bedesteninden Cevâhir bedesteni (Bedesten-i atîk = Eski bedesteni) bir mîmârî âbide olup, tuğla kemerle aynlmış on beş bölümden ibârettir. Bölümlerden her biri bir kubbe ile örtülmüştür. Bu dört kapılı mahfûz binâ 45,5x30 metre = 1365 metre karedir. Evvelce aradaki dar yollarda, yüksekte olup dolap denilen tezgâhlar bulunuyordu. Duvarların iç taraflarında da gâyet küçük hücreler, gözler vardı. Kapalı Çarşı’daki ikinci bedesten olan Sandal bedesten (Bedesten-i cedîd -Yeni bedesten) ise. 12 pâye ile 20 bölüme ayrılmış idi. Bunların üzerlerine tuğladan geniş kemerler atılmıştır. Sandal bedesteni. 50 kubbe ile örtülmüştür. içeriden ölçüleri 40x32 metre = 1280 metre karedir. (Diğer bedestenden 05 metre kare küçük olup, her ikisi toplamı 2645 metre karedir.) Sandal bedesteni, kubbe sayısı bakımından Türk mîmârisinde, bu çeşit eserlerin en büyüğüdür. Burada da dış cepheye bitişik dükkanlar olup, dört taraftan giriş vardı. Bu iki bedesten bir bakıma Kapalı Çarşı’nın, iç kaleleri oldu. Her iki bedestenin duvarlarındaki gözlerde bulunan kalın demir kasalar, en değerli malların, mücevher ve paraların saklandığı; tâcirlerin sermâye ve tasarruflarını bıraktıkları, loncaların kayıt ve sicil defterlerini koydukları emniyet sandıklarıydı. Fâtih devrinde yüz yirmi sekiz emânet sandığı kasası vardı. Çarşı; devletin sosyal, kültürel ve iktisâdî merkezi idi.Bedesten ve çarşı ilk defâ 1651 yılında yandı. Mahmûdpaşa ve Mercan’ı yakarak genişleyen yangın, Gedikpaşa’dan kadırga limanına kadar yayıldı. 1710
Kapalı Çarşı ve havâlisinin Bâyezîd Kulesi’nden çekilmiş resmi. Sağda Sandal Bedesteni, solda Cevâhir Bedesteni yer almaktadır.
tuğladan yapıldı. Bekçi ve me' munar için yeni dâireler eklendi. 1 Temmuz 1825 târihinde bir daha yandı. 10 Temmuz 1894 târihindeki büyük zelzelede tamâmiyle yıkılınca, Kapalı Çarşı da zarar görenlere Abdülhamîd Han, bizzat kendi parasıyla yardım etti. Sultan’ın emri ile dört yıllık bir inşâ çalışması neticesinde bugünkü şekilde yeniden, alışverişe açıldı.
Kapalı Çarşı'nın Bâyezîd istikâmetindeki kapısının üstünde, **Elkâsib HabibuUah” kitâ-besi ve sultan ikinci Abdülhamîd Han'ın tuğrası, Nûruosmâniye Câmii istikâmetindeki kapısının üstünde de kitâbe ve OsmanlI Devleti’nin arması mevcûddur.
Eski Kapalı Çarşı, bugünkünden büyüktü. İki bedesten, 4399 dükkan, 2195 hücre (küçük dükkan), 497 dolap, 12 mahzen, bir
işhanmdan ibâretti. Bugün Kapalı Çarşı’daki sokak isimleri, eskiden bir araya toplanan esnaf isimlerinin bir hâtırasıdır.
Çarşının içindeki yer adları, esnaf ve san'atlarla alâkalıdır. Akikçiler, Altıncılar, Aynacılar, Basmacılar, Çadırcılar, Fesçiler, Hakkâklar, inciciler. Kalpakçılar, Kavaflar, Keseciler, Kuyumcular, Kürkçüler, Mahfazacılar, Okçular, örücüler, Püskülcüler, Sahaflar, Takkeciler, Terziler, Varakçılar, Yağlıkçılar, Yorgancılar ve Zenneciler adları, esnaf ve san'atların hâtırası olarak, zamâ-nımızda da cadde, sokak ve iş yerlerinde hâlâ kullanılmaktadır.
Kapalı Çarşı, kuşluk vakti duâ ile açılırdı. Duâ merâsimi, bölük-başı tarafından yapılıp, adına duâcı denirdi. "Buyurun duâya" nidâsıyla, çarşının ortasındaki muhâfızlık dolabının önünde top-
esnâfın rûhlarına Salâten tUncîm nurdu. Duânın arc başı, tellâllara hitâ yapılmayacak ms yacak, kefilsiz ma mayacak" diye r lunurdu. Çarşıd kuşluktan ikindiy Pahalı malların sa Perşembe günleri ] Çarşının idâri esnâf teşkîlâtlarınd nın elinde idi. muhâfaza teşkîU Kuyumcuların ve 1« rın muhâfazası için lar da mevcûttu. M çarşıyı boşaltıp, ko tan sonra, muhâfa bekçileri, el tetikte, olarak vazîfelerir Kapalı Çarşı'daki ı ittihâdçılar tarafıı
değiştirilmedikleri dikkati çekmektedir. Bilhassa bir kısım Türk-Islâm devletlerinden fethedilen ülkelerde bâzan eski kânunların hiç değiştirilmeden aynen ve eski isimleri ile muhâfaza ve tatbik edildiği, sâdece sonradan sokulmuş ve İslâmiyet’e aykırı bid’ atlerin ayıklanarak atıldığı görülmektedir. Denilebilir ki. OsmanlIlar feth ettikleri memleketlerdeki örf ve âdetler ile halkın alışık olduğu vergi şekillerine uzun müddet riâyet etmişler, ancak lüzûm duyuldukça onları yavaş yavaş tâdil ve ıslâh etmek sûretiyle bütün memleket için umûmî ve müşterek bir nizâma doğru yükselmek imkânını bulmuşlardır. Yine bu siyâset sâye-sinde hâkimiyetleri altına aldıkları ülke halkının gönlünü ve kalbini de fethetmişler ve onları İslâmiyet’e daha kolay ısındırmış-lardır.ilk zamanlarda emir ve fermanlar çıkarmak sûretiyle mahalline gönderilen kânunları, Fâtih Sultan Mehmed zamânında Kânunnâme-i âl-i Osmun adıyla tedvin edilmiştir (toplattırıl-mıştır). Nitekim Kânunnûme* nin hemen başında; "Bu kânunnâme atam ve dedem kânûnudur ve benüm dahî kânunumdur” ifâdesi bunun açık jelîlidir. Fâtih kânunnâmesi üç tısımdan teşekkül etmekteydi. Birinci kısım, devlet ileri gelenleri-1in teşrifattaki yerlerine, pâdişâha kimlerin arzda bulunabileceklerine, kâdıların mertebeleri-ıe; ikinci kısım, saltanat işlerinin ertîbine, yâni dîvân, has oda teş-ulâtına ve saray hizmetkârlarının cayramlaşma merâsimlerine; jçüncü kısım ise. suçlar ve karşı-ıkları ile mansıb sâhiplerinin jelirlerine dâir bilgileri ihtivâ ediyordu. Son kısımda ayrıca gayr-i nüslirn devletlerin verecekleri yıl-
umûmî nüfus ve arâzi tahrir defterlerinin baş kısmında yer alıyordu. Burada Osmanlı Dev-leti’nde yazıldığı yöre ile ilgili toprak işçiliğinin organizasyon şekilleri, toprakların ve o toprağı işleyen reâyânın hukûkî statüleri, vergi sistemleri ve çifçileri alâkadar eden muhtelif vergilerin ehemmiyet ve mâhiyeti belirtilmekte idi.
Halkın eşyâ ve yiyecek fiatları-nın tesbit ve teftişi husûslarını tâyin eden ihtisâb kânunnâmeleri ise, pâdişâhın emri üzerine, alâkalı zümre mümessillerinin işti-râkiyle, mahallinde yapılan tedkîklere ve esnafın âdet ve nizâmlarını tesbit için vaktiyle verilmiş fermanlara dayanarak düzenlenmiştir. Kânunnâmede alış-verişlerle alâkalı olarak narhın herkesi ilgilindirmesi sebebiyle. ferman çıkmadıkça fiatların yükselip düşürülemiyeceği üzerinde durulmaktadır. Narh söz konusu edilirken sâdece tâyin edilen fiyattan satmak değil, bunun yanında kalitenin de bozulmaması lâzım geldiği husû-suna dikkat çekilmekte; fiyâta riâyet etmekle berâber; san’atına hîle katan, gramajı düşüren veya özellikle ekmeği çiğ çıkaranların affe-dilmeyip cezâlandırılmaları istenmektedir. Bilhassa halkın huzûr içinde yaşayabilmesini te’min eden şartlardan birinin çarşı-pazarın intizâmına bağlı bulunduğuna dikkat çekilmektedir. Bu yüzdendir ki, OsmanlIlar çok önem verdikleri narh müessesesi-nin kontrolünü sadrâzamın vazifeleri arasına almışlardır (Bkz. Narh ve İhtisâb maddeleri).
Fâtih Sultan Mehmed, ikinci Bâyezîd ve Yavuz Sultan Selîm Han zamanlarında düzenlenen kânunnâmeler, Kânûnî Sultan Süleymân zamânında en mükemmel şeklini almıştır. Bu kânun-yer vermiş, sipâhîlerin reâyâ üzerindeki haklarıyla onlardan alacakları vergiler, has ve tımar arâzilerinden alınan baçlar, yayalarla müsellemlere ilişkin kânunlar da bu bölümde ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise. reâyânın hak ve görevleriyle, toprakların kullanımına dâir hükümler ve askerlik vazifesi yapan reâyânın özel kânunları vardır.
Bu arada, Fâtih’den îtibâren bâzı pâdişâhlar döneminde geliştirilmek sûretiyle tedvin edilen kânunnâmelerin hülâsa edilerek husûsî bir plâna göre tertip ve te' lif edilmeleri ile meydana getirilmiş mecmûalar da vardır. Bunlar tatbîkâtta resmen mürâcaat edilecek bir kaynak durumunda değiller ise de İlmî bir eser olarak büyük kıymetleri vardır, bunların en zengin ve mükemmellerinden biri Hezârfen Hüseyin Efendi’nin Teihisü’l-beyân fi kavânîn-i âl-i Osman isimli eseridir. Hezârfen Hüseyin Efendi eserini yazarken, devlet dâirelerindeki defter ve hesaplar ile kânunnâ-melerden bilhassa târihlerden istifâde etmiştir. On iki bâb üzerine tasnif ve tertip edilen eserde; hazîne hesapları, muhtelif askerî, mülkî ve İlmî sınıfların kânun ve nizâmlarıyla âdet ve teşkilâtları, saray ve dîvân-ı hümâyûn teşrîfât ve nizâmları, şehzâdelerin evlenmeleri ve sünnet düğünleri münâsebetiyle yapılan merâsimler, narh usûlleri, mâden ve tuzla nizamları yer almaktadır samsung replika sizler icin sundu.





merve mobile, samsung replika, replika samsung,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder