replika telefon ile islam bilgileri

replika telefon ile islam bilgileri replika telefon elinden gelen gayreti gösterdi ve replika telefon diyorki Şu kısa açıklamadan sonra fıkıh kitaplarındaki müşterek bazı açıklamalara geçilecek olursa: Fukahâ ayânı üçe ayırmıştır.
1— Devamlı semen olanlar : Madenî veya kâğıt paralar veya bunların yerini tutacak diğer kıymet birimleridir.2— Devamlı mebi olan şeyler: Genellikle bir mübâdele vasıtası olmayan kumaş, sebze, kereste v.s. gibi şeyler bu gurubu teşkil eder.
3— Mebi ile semen arasında yer alan şeyler: Misli olan ölçülüp tartılıp sayılabilen şeylerdir. Bunlar bir yönü ile semene bir yönü ile de mebie benzer. Trampa akdinde meselâ 10 teneke buğdayı 300 yumurtayla değiştirmekte mebi buğday, semen ise yumurtadır. Ama semeniyyette yumurta hiçbir zaman asıl değildir (21).

Semen mutlak olarak ve yalnızca miktarı zikredilirse o beldede çoğunlukla kullanılan semen anlaşılır. Eğer kullanılan para birimi çeşitli ise o takdirde akid fâsid olur (22). Nitekim T.B.K. da da buna benzer hükümler mevcuttur (23).
vazına mâni’dir. Cehaletle beraber teslim de imkânsızlaşırsa fâsid bir beyi* akdi söz konüsudur. Yalnızca az bir cehâlet (cehl-i yesîr) söz konusu da teslim mümkün ise sırf cehâlet fesâda sebeb olamaz. Meselâ harman yerinde yığılı buğdayı, kaç ölçek olduğu bilinmediği halde ölçeğini 25 liradan satmak gibi. Hanefî mezhebinde İmameynin görüşü budur. Ebu Hanife ise satış yalnız bir ölçek için muteberdir, tamamı için muteber değildir, görüşündedir (24).
Uzunluk veya alan ölçüsüyle satılan mal akit esnasmda belirtilen miktarlardan daha az çıkarsa o zaman müşteri muhayyerlik hakkına sahiptir. Ödediği semenle ya o mebii satm alır yahut da alış-veriş akdini bozabilir. Eğer akid esnasmda belirtilen miktarlardan fazla çıkarsa satıcının muhayyerlik hakkı yoktur, fazlası müşterinindir. Meselenin illeti şudur: Eğer semende fazla ödenmiş olan miktar tenzil edilecek olursa o zaman satıcının rızasına muhalif iş yapılmış demektir. Eğer mebideki fazla miktar kesilip ayırt edilecek olursa o takdirde de mebi, müşterinin rağbet gösterdiği vasfı kaybedeceğinden rızasma muhalif iş yapılmış sayılır (25) Semenin belirli olması konusunda Zürkânî’den şu da nakledilebilir. Bir kimse birisine para bıraksa ve bu paranın her gün dörtte biriyle ondan mal almak istese eğer belirli bir fiyat, râyic yoksa mal sahibi her günün râyici ne ise onu ahrım, onunla satarım derse böyle bir muâmele doğru değildir. Çünkü günün râyic fiyatları azalıp artabüir, bir tağrir söz konusudur, semende bir istikrarsızlık vardır (20).
Menkûl mallarm alım-satımında fukahâ genellikle kabzı ve ondan sonra tekrar satışının mümkün olabileceğini şart koşar ama gayr-ı menkûl mallarda farklı görüştedirler. Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a göre de gayr-ı menkûl malm kabzı (Tapu Sicilindeki her türlü muâmelesinin) kesinleşmesinden önce tekrar satışı mümkündür. Zira menkûl mallarda, kabzdan önce sık sık karşılaşılan hasar tehlikesi gayr-ı menkûllerde söz konusu değildir. İmam Mu-hammed ise, «Bfr şey satın aldığında onu kdbzetmeden önce sat-ma.y> {}’’). Hadis-i Şerifi’nin hükmünü mebiin her nev’ine mutlak bir şekilde uygular. Çünkü mal sahibi kabzdan önce o malı teslime muktedir değildir. Mebide meydana gelecek maddî veya manevî bir ayıp ikinci müşterinin aldanmasma yol açabilir
Her İki gurubun menkûl mallar ve özellikle gıda maddeleri konusundaki delili de «Bir gıda maddesi satın alacak olduğunda onu kabzetmeden önce bir başkasına satmayasın.y» (2»). Hadis-i Şerîfi’dir.
Yukarıdaki iki hadisin tatbikinde geçmişte duyulan en büyük endişe mebie bir aybın gelmiş olması idi ve bu yönden hükümleri değerlendirilmiştir. O zaman, günümüzde görülen parazit şirketler, fiyat artışlarına sebeb olan ve bir bakıma aracı kişiler (komisyoncular değil) yoktu. Gayr-ı menkûllerin tapuda ferağ işlemi bitmeden müşteri tarafından bir başkasına satışı (hiçbir ayıp ve kusur söz konusu olmasa da) günümüzde imkânsız gibi bir hale gelmiştir. Ama menkûllerde böyle bir sıkı kayıt yok, çünkü ticarî hayattaki akışı, sür’ati kısıtlayıcı bir mahiyet arzeder. Fakat sırf evrâk üzerinde satışları yapılan, standart ölçüleri içerisinde imal edilen malların imalâtçı ile müstehlik arasındaki mesâfede sun’î fiyat artışlarının önüne geçmek, İslâm hukukunda ancak bu «kabzetmeden önce tekrar satış yasağı» hükmünü çalıştırmakla mümkündür. Hadis-i Şerifte de buna mani bir hal yoktur.
Semen ve mebide her zaman tezyid veya tenkis mümkündür. Bu durumlarda yapılan ziyâdeye karşüık müşteri semeni artırmadıkça mebii talep hakkı yoktur. Bâyi de semende tenzilât veya mebide artırma yapabilir. O zaman tenzilâttan veya müşterice kabul edilen mebideki ziyâdeden sonra semeni talep hakkı doğar (^o). İmam Züfer’e göre ise câiz değildir. Akdin kesinleşmesinden sonra semen veya mebideki ziyâde veya bir tenzilât ya hile olabilir ya yoksa akdin iptalini gerektirir. İmam Şâfiî’nin bu husustaki fikri: Akid anında bu nevi ziyâdeler câizdir ama akid meclisinden sonra câiz değildir. Meselâ: A, 1000 liraya bir mal satın alsa daha sonra bâyie «Sana semen olarak 500 lira daha verdim.» dese ve satıcı da bunu kabul etse veya satıcı A 1000 liraya bir mal sattıktan sonra «aynı fiyata şu kadar daha mebii artırdım.» der ise ve müşteri de bunu kabul ettiğinde fukahânın görüşü yukarıdaki gibidir. Bu durumda ödenen semen 1500 lira veya mebi 1 ton değil de 1500 kg.dır. Bu ziyâdelerin akid anında veya akidden sonra ol-meısı farketmez (*0- Semendeki tenzilâtta da durum böyledir.
İmam Züfer ve Şâfiî’ye göre ise her ziyâde yeni bir akid ifade eder ve yeniden teşekkül eder, aksi halde verilen bu fazlalıklar birer fâizdir (S2). Bu ziyâdeleri faiz olarak değerlendirmek doğru olmasa gerek. Onlar yine bir mebi ve semendir, şekil ve İsimlendlr-
29)Buharî, büyü’ 54, 55. Müslim, büyü’ 29. 32. Ebu Davud, büyü’ 65 v.s.
30)ez-Zeylel c. 4, s. 83,
31)el-Bedâi’ c. 5. s. 258.
32)el-Bedâi’ c. 5, s. 258, 259.
İSLÂM HUKUKUNDA ALIŞ-VERÎŞTE KÂR HADDİ / 69
mede durum böyledir. ivazlı akidlerde semen mahiyetinde verilen o şeyler gerçekte bir kârdır. Fukahânm bazısına göre yapılan ziyâde için aynı akid meclisi şarttır. Çünkü mebi veya semendeki ziyâde yeni bir icabdır ki, bunun aynı mecliste tahakkuku gerekir ama tenzilâtta meclis (mahal) birliği aranmaz (33).
Trampa, ve Fâiz
Trampa: Mal mukâbilinde mal mübâdelesidir. Daha geniş bir ifadeyle trampa : «Bir akiddir ki, onunla taraflardan her biri bir veya birkaç şeyi diğerine teslim ve mülkiyetini ona nakleylemek borcunu, diğer tarafın aynı şekilde şâir bir veya birkaç şeyin mülkiyetini kendisine nakletmeyi iltizam etmesi mükâbilinde, tahammül eder.» (34) Trampada mübâdele vasıtası para değil, mal olmaktadır. Mebi ve semenin her ikisi de maldır.
Bu başlık altında söz konusu fâiz de İslâm hukukunda bey’in bir nev'i olan trampada karşılaşılan fâizdir. Yoksa müstakil fâiz müessesesine burada temas edilmeyecektir.
Rasûlullah (s.a.v.) zamanında malın parayla satımından çok malın malla mübadelesi söz konusu olduğundan bu sahada pek çok hadislere rastlanılır. Trampaya da başlangıçtan itibaren cevaz verilmiştir. Hadiste İbn Ömer der ki, «Ey Allah’ın Rasûlü!» Dinar alıp deve satıyorum, dinar verip dirhem alıyorum. Hülâsâ şunu verip bunu alıyorum, bunların hükmü nedir? Dedim. O da nEğer o günün râyici, çarşı - pazar fiyatı üzerinden almışsan bunda bir beis yoktur.n (3s) buyurdu.
Mezkûr nassda «...Hülâsâ şunu verip bunu alıyorum...» hükmü tamamen trampa muâmelesini içerisine almaktadır. Ama Ra-sulullah (s.a.v.) cevabında tarafların maruz kalması muhtemel zararların önüne geçmek için «...çarşı-pazar fiyatı üzerinden almışsan bunda bir beis yoktur.» hükmüyle bir tahdid koymuştur.
Utbe b. Sâmit’in Rasulullah (s.a.v.)’den yaptığı rivâyette «Ai-tının altın ile, gümüşün gümüş ile buğdayın buğday ile, hurmanın hurma ile aynı misil ve miktarla peşin mübâdelesi câizdir. Bu mü-bâdelede her kim fazla miktar vermişse o şüphesiz fâiz ödemiştir. Ama altını gümüş karşılığı peşin olarak istediğiniz gibi satabilirsiniz. Hurma karşılığı buğdayı, peşin istediğiniz miktarla satabilirsiniz.^^ (36) buyurulmuştur.
33)adg. e.c. 5, s. 259.
34)Ebu Davud, büyü’ 14. Neseî, büyü’ 50, 52. Dârimi, büyü' 43. el-Muhalla, mesele 1492, c. 9, s. 565.
35)Müslim, müsâkât 80, 82. Ebu Davud, büyü’ 12. Tirmizi, büyü’ 23.
36)el-Muğni c. 4, s. 59. el-Muhallâ, mesele 1484, c. 9, s. 543, 44, 46.
Trampada malların Ahmed b. Hanbel’e göre gerçek kıymetlerini bulması, diğer imamlara göre ise tarafların rızası şarttır (37),
Şu duruma göre trampada cins ve nev’i aynı olan, bir başka ifadeyle aynı isim altında toplanılabilen iki malın peşin mübadelesi caizdir. Ve fakat alınan ve verilen miktarların aynı olması şarttır. Meselâ bir ton sert buğday karşılığı bir ton yumuşak buğdayın peşin mübadelesi caizdir. Aksi halde faiz işin içerisine gireceğinden trampa da yasaktır. Nitekim bir başka Hadis’te «Bzr dinar iki dinarla, bir dirhem iki dirhemle bir sâ (ölçeği) iki sâ ile satmayınız. Çünkü hakkınızda fâizin söz konusu olacağından korkarım.^ O sırada bir adam ayağa kalktı ve :
— Ey Allah’ın Rasûlü! Bir adam ki bir tek at verir birkaç tane alır, hâlis cins bir deve verir birkaç deve alır. Pekiyi bu ne olacaktır... Rasûlullah (s.a.v.) :
— Eğer bu trampa peşin -o anda- yapılmışsa bunda bir mahzur yoktur, (ss) buyurmuştur. Hadiste sual soran arâbî canlı ile cansızları birbirine karıştırmış olsa gerek. Zira hayvanlarla hubu-bât arasında bir yakınlık yoktur. Elbetteki cins bir inek ile cins olmayan bir inek vasıf yönünden birbirine denk değildir. Bu bakımdan cins bir at için birkaç tane cins olmayan at bedel olarak verilebilir (39). Ama aynı adı taşıyan hububât, meyve ve parada durum hiç de böyle değildir. Yukarıdaki hadiste belirtilen malların belirtilen şeklin dışındaki mübâdelesinde fâizin söz konusu oluşu nasslarla ve icma‘ ile sabittir. Kıyâsa karşı olanlar başka malların istenildiği gibi trampa yapılabileceğini söylerler ise de kıyas taraftarları Hâdis’in hükmünü tahdidi kabul etmezler ve aynı ad altındaki her nevi malın trampasında bu Hadis hükmüne uymak gerekir, derler (*o). Meselâ elmanın elma ile, portakalın portakal ile mübâdelesinde birinciler bu Hadis hükmünü uygulamazlar ama İkinciler uygularlar. Evet ikisi aynı cins ve vasıfta olan şeylerden azını verip çoğunu almak faiz ise de vasıfta ihtilaf var ise o zaman uzunluk, ağırlık veya hacimdeki farklılık fâiz sayılmaz. İsterse her biri parayla satıldığı zaman kıymetleri farklı da olsa durum budur (41).
Muvatta, büyü’ 34, 35. Müsnedü Ahmed 2/109, 4/4.
Nitekim bir hadiste «hayvanların mübadelesinde fâiz yoktur.» buyu-rulmuştur. Zürkânî c. 4, s. 245. Buhâri, büyü’ 108. Muvatta, büyü* 64. el-Ümm c. 3, s. 99, 100, 116. el-Muğnî c. 4, s. 4,5. el-Bedâyi’ c. 5, s. 184, 192.
Müslim, müsâkât 103. -Hayvanlarda fâiz yoktur.» Buhari, büyü’ 108. Muvatta, büyü’ 73
İSLÂM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KÂR HADDİ / 71
Trampa ve fâiz konusunda delil gösterilen bir başka hadis’te ise «Bfr köle iki köleden, bir elbise iki elbiseden daha hayırlı olabilir. Bunları peşin mübâdelede bir mahzur yoktur. Fâiz ancak vâdede, ölçülüp tartılabilen şeylerin farklı mübâdelesinde söz konusudur.)) (42) buyurulmuştur. Fakihler yukarıdaki nasslarda mevcut yasaklığın illetini şöyle açıklarlar ;
Paralarda fâizin söz konusu oluşu : Semeniyyettir. Mallarda ise aynı cinsten yenilecek şeyler olmasıdır. Onun için de yiyecek olmayan şeylerde mat’ûmu cins (yenilen şey) olmayınca fazla verdiğinde fâiz sayılmaz. Hz. Ebu Bekir’den de böyle rivayet edilmiştir. İmam Şâfiî de trampada mübadele edilen şeylerin yenilebilir veya aynı cinsten olması halinde aza karşı fazla verme fâizdir, der. Altın ve gümüş arasındaki fâize sebeb ise : Ekseriyâ her ikisinin de esasta semen oluşlarıdır. Onun için de altın ve gümüş arasında fâiz söz konusudur. Bu açıklamanın delili ise : Ma’mer
b.Abdillah’dan rivâyete göre : Nebi (s.a.v.) yiyeceğin yiyecekle satışı -trampası-nı yasakladı. Ancak misli misline olursa bu serbest kılındı (43). Buyurulmuştur.
Çünkü «Yenilme», «gıda olma» bir kıymet ifade eden vasıftır, şereftir, bununla bedenler kuvvet bulur. «Semeniyyet ise yine bir şereftir. Çünkü bununla mallar kıymetini bulur, bu yüzden de aralarındaki fazlalık fâizi andırır. Semen de (paralarda) asıl illet onların vezni ise o takdirde vezinli şeylerin (altın ile gümüşün) birbirlerine karşı mübâdeleleri (trampaları) fâizdir (4<).
Daha genel hükümlü bir Hadîs’te de nFâiz (ribâ) ancak yenip içilen şeylerden ölçülüp tartılabilenlerinde söz konusudur.)) (45 buyurulmuştur.
Bu duruma göre altın ile gümüş dışındaki şeylerin trampasında fâize esas; yenilecek bir şeyin ölçü ve tartı ile mübadelesidir. Ölçülüp tartılmayan şeyde fâiz söz konusu değildir. Elma, nar, portakal ve ceviz gibi. Bu açıklamalar Hanbelîlere ve zekâtm muayyen mallardan verilebileceğini söyleyen diğer fukahâya göredir.
İmam Mâlik, yasaklığa illet yenilme veya yenilmemeye mü-sâid bir şey olmasıdır. Rebia’ya göre ise yalnız zekât söz konusu olan mallarda fâiz söz konusu olabilir. İbn Şîrîn ise bir cinsten olmak illettir der. Bu fikir «...eğer peşin, o anda olursa bunda replika telefon sundu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder