birebir ürünlerden islam yazilari

birebir ürünlerden islam yazilari bugün birebir ürünler sizin icin elinden gelen gayreti gösterdi ve sizin icin en güzel yazıları hazırladı birebir ürünler diyorki
ya Uln veren Hadis i şerife aykırıdır Nitekim bir HaitUte ele -Nebi (sav) in fIrf köle karştU^t bir köU taitn alrmş olduğu»  ri vâyel edilir.Odrülüyor kl. trampada kıyasa taraftar olanlar ve oaelUkIt Hancfller Hadiste geçen gıda maddelerini birer örnek sayarlar, aynı vasıflan taşıyan dljler şeylerde de fAlzIn aöt konusu ola bilecek İni belirtirler Kıyasa karşı olanlar lae yalnısca Hadislerde açık-lananlarda fasla verilen miktar fAU olur, diğerlerinde böyle bir şey aöskonusu değildir, derler.
VAdell milbAdelede be kÂMc IVşlndcn at verilip (atla alınması yasaklanan herşeyln vadelisinde de verilen aynı ve a faila miktar riha şüphesi t^ır vc mcscl bugün 100 kilo b^ığday verip d ay sonra 1Î>0 kilo buğday almak gibi, bo haramdır Ama ayn Ikl cins neşin surette fatlalıklı mübAdclc edilirse bo fAlt değildir.

imam MAlIk ve ŞAflI'ye göre aynı clrvatcn faJıat açıkça farklı kısrmeUcrdekl Ikl nevi malın, paranın birbiri İte farklı miktarda trampası hukuken muteberdir Bir Irak dlnan Ur Ikl Fas dinarının. kırmızı arpa ile hcîraı arpanın (vasıf değişiklisi olduğo İçin) farklı ölçü ile mübAdeleleıi gibi Çünkü herblrlUnln ftefçek kıy metleri farklıdır (Ahmcd b. Hanbel be nakidirr.
olamaz ama diğer şeylerde eğer kıymet takdiri gÜç d^filıe calidir, der
Biri belirli, diğeri orada olmayan Ikl ayn paranın perşm mû-bAdelesl (etehange) işlemi Ebu Hanlfe ve ŞAilTye göre mulebrr-dir. İmam Malik İse buna karşıdır Delili de r «Orfnda ffâibteki bir şeyi hazır oiania mt mayın. m ibadete
Hadisidir ve Malik burada sanki bir alacağın satışı ıda konusudur da (mun için satış, mübkdele cali dcğtkitr. dtişarvccalndt dir
Bir kimse trampayU bir mal satar sonra da n^tdlği malı ps rayla geri salın alırsa Ebu Hanife ve diğer fakıhterln çoğuna göre bu eklidir Çünkü trampada yasaklık sarf fat* şüpHfttlnden ötürüdür Mal ile semen arsinnrbı bir faU ntz konusu değildir
Ama bir mal Hnoe Türk Uraât üıerindrn satılır sonrada rmar tâ Mark dmmden geri satın almırsa o saman aralanndakl (a£la Uk İmİt şûphfai taşımas Ebu HanUc>t be ştnmüsz iki syn
ISLÂM HUKUKUNDA ALIŞ VEBİSTE KÂR MADDİ / TS
parA ol&A bile Aslında her İkisi de fcmcndir. doUiyut ile (âtse yol Açabilir Onun İçin o malın ya çaı^ı paaar fiyatmı bulan miktar üzerinden yabancı bir para Uc veya en lylal ilk semen cinainden bir para ile satın alınmasıdır ve hukuken bu caizdir. En doğrusu da budur
Yl>ecek ve içeceklerde lakaam hükmü bu olduğu gibi hayvan yemlerinde durum aynıdır E^cr onlarda da trampa aöı konusu ise peşin peşine ve eşit şekilde müskvi olarak de^lşUıilmeli-dir.
Bu bahsin bir leümmesi ve haklı veya haksız kazanç yollann  dan biri olan karz ve bu yolla elde edilen bazı gelirin mahiyetine kısaca temas gerekirse
KÂlde olarak Karz şeklinde alınan mal lAde edilirken fazla veya ek&ik İÂdesi şart koşulamaz. bu bir fftizdir. Yine karz olarak verilen maldan daha İyisinin veya daha aşaj^ıstnın Ud<*l şartı da fkiz mahiyetindedir Ayrıca karz olarak alınan maldan tamamen başka nevi bir malı iadesi veya tstanburda karz olarak verilen malın Kmırum’da lAdcal şartlan da yine hukuken muteber değil* dlf Her birisinde karz akdinin gkyesi ihlAl edilmektedir
»ütün bunlara rağmen ödünç alınan şey Ude edilirken irade ve IhUyan ile ödünç alan kişi fazla verir veya ödünç veren noksan alırsa daha fyl bir muAmeledIr HatU ödünç alan kişi kendi İsle* IHyfe aldıftmdan fazla mlklArlarda veya daha lyl vasıfla İade eder* se mükafatlandınlacağı gibi ödünç veren kişi de verdiğinden daha az miktan veya daha düşük vasıflıyı kcf¥İl ihtiyarıyla kabul oderae onun da mükAfailandınlacağı fıkıh kitaplarında açıkla* nif (’M
Bu gibi uygulama ister örf olsun Isterae olmasın, şart koşcıl* madî^ı mtiddetçe cAizdir Delillerden birkaçı «<r*Wr b AbdOlab'* dan rivAypte göre RasuluUah (a a v.)*m Câbtr'e borm wmborrvnu fofî/JSfpLo ödrmuştir » («). #Ebu Hureyre'ıiPn rtviyetegört da o demiştir kt. Raaulullah (sav) komşusundan bir miktar zh name Ki almış ve bunu fazlasıyla lAde eiUkien aiMara m ke-
firUftîM. btftntnu rn purci ptkiid/t Oden<r^.ıUf • buyurmualur (^J rukahA da bu Hadislere vş aetefm taıbtkAuna UUnkI eder Ue^er kİ kan akdi yapılifkcn tarartartn rUyytUerındî boyl?
şey bulunsun. O takdirde verilen fazlalık veya noksanlık şüphe taşır. Hattâ İmam Mâlik «Eğer örf ve âdet yoksa fazla miktarın iadesi gerekir.» der. Ama eğer rıza ile bu nevi tediye şekillerini Rasulullah (s.a.v.) câiz görmüşse bu cevaz örf ve âdetle sınırlandırılamaz. Sırf para ödünçlerindeki fazla veya noksan iâdelerde yasaklık vardır. Hadiste (.^dirhem karşılığı ödünç alındığında fazla verilen miktar ribâdır.n buyurulmuştur.
Murabahalı Satış ve Kâr
Murabaha kelimesi lügatte kâr ve kazanç mânâsındadır. Hukuk dilinde ise, bir kimsenin almış olduğu bir malı kendisine kaça mal olduğunu söyleyerek ondan fazla bir semen ile başkasına rıza ile satmasıdır. Meselâ kilosu 20 liraya mal olduğunu söylediği pamûğu 25 lira üzerinden veya % 20 kârı ile satması gibi  Allah alış-verişi helâl... kılmıştır.nassının umumî hükmüne göre murabahalı satış da muteberdir. Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Abbâs murabahalı satışı fâiz sayarlar. Tâbiîlerden bazıları da bu kanaattedirler. Duyulan endişenin sebebi, kâr ve semenin birbirine karışması, ana paranın kesin hesaplanamayışı ve geçmişte mebie ödenen semenin cinsinin değişik oluşudur Şimdi böyle güçlükler pek kalmamıştır.
Murabahalı satışta bir taraf mal diğer taraf semen (para) olmalıdır. Bu bakımdandır ki, trampada malın maliyeti bilinmediğinden murabahalı da satılamaz. Murabahada ribh’in muhakkak semen cinsinden olması şart değildir, asıl kıymet para ve ribhde mal olabilir, ivazsız bir şekilde mülkiyete girmiş bulunan malların da murabaha suretiyle satışı caizdir. Meselâ bağış, vasiyyet, miras gibi yollarla birisinin mülküne giren malların o şahıs için semen karşılığı maliyeti pek söz konusu değilse de hükmen o malların maliyetinin ne olduğunu tesbit kolaylıkla mümkündür
Murabahalı akdin sıhhatinin şartı ; Ödenecek ivazın misli olması veya müşterinin kıyemî mülk bir malı olmalıdır. Yani da
Buharî, büyü’ 79. Müslim, müsâkât 86, 102. Neseî, büyü’ 45, 46 v.s. Tarif ve izah için ahş-verişin kısımları bahsine bak. el-Muhallft, mesele 1516, c. 9 shf. 625, Zürkânî c, 4. S: 277. el-Bakare 2/275. el-Müdevvene c. 4, s. 227.
Nihâyetü’l-Muhtâc c. 4, s. 111. (Şebramlusî aynı yer). el-Muğni c. 4. s. 198, 199. el-Muhallâ, mesele 1510, c. 9, s. 625, 26, 27 (murabahalı satışı kerih gören fikirler için bu sayfalara bak). el-Mebsut, c. 13. s. 82; îbn Âbidîn c. 4. s. 170, 171.
İSLÂM HUKUKUNDA ALIŞ-VERİŞTE KÂR HADDİ / 75
ha önce de belirtildiği gibi aynın her nev’i olabilirse de sırf mebi olabilen malların verilmesi, bir başka ifadeyle mürabahalı trampası çok azdır. Meselâ A, B ye bir elbise B de A ya buna karşılık bir inek verir, A bu ineği C ye aynı elbise karşılığı ve bir kârla sattığında bu mürabahalı satış câizdir. İşte burada aslında elbise hükmen A nın gibi düşünülür (o^).
Murabahada cehâletin (bilinmemezliğin, meçhullüğün) ortadan kalkması yönünden kârın bilinen - ister misli isterse kıyemî -bir şey olması gerekir ki, ancak o zaman murabaha söz konusu olabilir. Meselâ semenin % 10, % 20 si gibi, bu kâr aynı zamanda sanki o malın % 10 veya % 20 si de demektir. Cehâletin kalkması esas şart olunca fukahâ mebiin semen üzerinden belirli bir kârla satıyorsa kârın ana para cinsinden olmasını şart koşarlar. Çünkü aksi halde kıymet de kâr da meçhûllük arzeder CJ®). Ama kâr için semen değil de bir başka mal belirtilmişse bu da caizdir. Cehâletin bulunmaması mürabahalı satışlarda komisyonculuk yapan kişi için de söz konusudur. O da kendisine bu satıştan ne kadar kâr verileceğini önceden bilmelidir (ö^).
Şu duruma göre mürabahalı satışta re’su’l-mâl (ana para) bir başka ifadeyle maliyet fiyatının tesbiti önemlidir. Bu bakımdan her şeyden önce neler semenden sayılır veya kâra esas olur? Neler semene dahil edilmesine rağmen kâra esas olamaz? Ve nihâ-yet ne gibi masraflar ne semene dahil edilir ve ne de kâra esas olur?
Fukahânm bu husustaki fikirlerinin özeti şudur:
a)Bir kısım masraflar vardır ki, mebiin kendisinde veya kıymetinde artışı gerektirir. İşte bunlar mâliye te ilâve edilir ve ondan sonra kârı hesaplanır. Meselâ, dikiş, boya masrafları, mal için maruf ölçüde (israf yapmaksızın) ödenen yem ve yiyecek ücretleri, sulama parası, ağaç diktirme ücreti... böyledir. Kısacası mebi için harcanan zarurî ve kıymetini artırıcı her ameliye için ödenenler semene dahil edilir ve kâr da onun üzerinden hesaplanır.
b)Bir kısım masraflar da vardır ki, bunlar maliyete tesir ederse de mebiin kıymet artışına hiçbir dahil ve tesiri yoktur. Meselâ nakliye masrafları, ev, dükkân, depo kiraları, çoban ve
62)İbn Âbidîn, c. 4, s. 170.
63)el-Müdevvene c. 4, s. 229. el-Muğnî c. 4, s. 199. İbn Âbidin c. 4, s. 170-171.
64)Zurkânî c, 4, .s. 316, 317.
65)Bidâyetü’l-Müctehid c. 2. s. 241. Nihâyetü’l-Muhtâc c. 4, s. 113, 114. el-Fetâvâ’l-Hindiyye c. 3, s. 162. İbn Âbidîn c. 4, s. 171, 172.
simsar ücreti, veteriner, doktor v.s. masraflar için ödenen paralar böyledir
c) Bir kısım masraflar da vardır ki, ne maliyete katılır ne de kâr hesabında esas olur. Meselâ bir kimsenin kendi şahsı için harcadığı yeme, içme, yatıp - kalkma masrafları, bizzat kendisinin veya başkasının ücretsiz yaptığı iş ve hizmetler böyledir
Bazı fukahâya göre ana paraya, maliyet fiyatına zammedilip edilmiyecek şeyler hususunda tüccarın âdetleri nazara alınır ve ona göre hesaplama yapılır Ayrıca İmam Mâlik’e göre eğer mal uzun müddet elde tutulmuşsa hangi zaman satın alındığı zikredilmeden murabahalı satılamaz («o).
Görülüyor ki, İslâm hukukunda fiyat artışlarının önüne geçen, mâliyet fiyatlarını olur olmaz şeylerle artıran bir kısım hareketleri yasaklıyan tedbir ve kâideler konulmuştur. Bu konuda Ebu Hanife : «Mal ve mebî üzerine ilâve edilen her şey semene ilâve edilir der. Ebû Sevr ise, «Yalnızca satın alınması için ödenen para semen sayılır. Ona göre bir kimse «malımın kıymeti şöyle şöyledir.» der ve hakikatin öyle olmadığı anlaşılırsa o zaman hileli mal satışı söz konusudur. Bu bakımdan satıcının semeni açıkça söylemesi şart koşulmuştur
Bazı hallerde mal sahibi (bâyi) mebie hem masraflar eder, hem de ondan gelir sağlarsa o zaman giderle gelir arasındaki fark ana paraya ilâve edilir  Bu kâide de cidden bilhassa canlı mal satışlarında fuzûlî masraflar göstermek suretiyle fiyatların şişirilmesinin önüne geçilmesine, mebide sağlanan gelirlerin sırf kâr hanesine kaydedilmesine sebeb olmaktadır.
Ticâret esnasında eğer etiket konulacaksa mebiin gerçek kıymeti yani maliyeti ve buna istenilen kâr miktarı mebi üzerine yazılmalıdır. Şeklen yazılan rakkamlarla gerçek kıymet arasında bir mutabakat olmalıdır, aksi halde ileride görüleceği üzere aldatma söz konusudur (72). Murabahalı satılan fazla ise fazla miktar alınamaz
66)Bidâyetü’l-Mectehid, c. 2, s. 241. Nihâyetü’l-Muhtâc, tâvâ’l-Hindiyye c. 3, s. 161. İbn Âbidin c. 4, s. 172.
67)Aynı eserler ve aynı yerler. Zurkânî c. 4, s. 277-279.
68)ez-Zeylei, c. s. 75,^76. El-Fetâvâ’l-Hindiyye c. 3. s. 161 4, 172. el-Muğnî c. 4, s. 226.
69)el-Müdevvene c. 4, s. 229.
70)Bidâyetü’l-Müctehid c. 2, s. 242.
71)îbn Âbidin c. 4, s. 171.
72)İbn Âbidin C. 4, s. 172. el-Muhallâ, mesele 1517, c. 9, s. 627
73)el-Müdevvene c. 4, s. 229.
c. 4, s. 114. el-Fe-
162. tbn Âbidin, c.
İSLÂM HUKUKUNDA ALİŞ-VERİŞTE KÂR HADDİ / 77
Fukahâ trampa suretiyle mal satın alma halinde trampa edilen mallar para ile murabahalı bir surette satılacak olursa malın değerlendirilmesi nasıl olacaktır? Sorusuna farklı cevap vermişlerdir. Bunlardan İmam Mâlik’e göre bu gibi durumlarda veya farklı para veya kıymet birimleriyle satın alışlarda bilirkişinin tayin ve takdiri semen sayılır.Yukarıda bahsedilen ivazsız iktisaplarda da aynı usûl uygulanabilir.
Semende vâki hilelerle bir mal satın alınırsa o zaman İmam Mâlik’e göre mebi için ne kadar mal ödediğini mal sahibi bilmedikçe onu tekrar murabahalı surette satamaz. Ebû Hanife’ye göre ise semendeki hileli para, züyûf akçe, maliyette hesaba katılmaksızın ana para hesap edilir ve bunun üzerinden kârlı satış yapılır.
Zâhiriyye mezhebine göre, bir kimse malını «falan kimsenin aldığı veya sattığı fiyat üzerinden aldım veya sattım.» derse veya «falanm biçeceği kıymet üzerinden aldım, sattım.» derse bu nevi satışların hepsi bâtıldır. Çünkü hepsinde de aldatma söz konusudur. Bazan müşteri, bazan da bâyi tahmin ettiğinden fazla veya noksan fiyatla mal alır, satar ki, o zaman da nörmal olarak rızaları yok sayılır.
Bâyi ana parayı beyanla murabahalı surette malı satmaya kalkışır fakat aslında bu malı o fiyata vadeli surette satın almış ve bunu da müşterisine söylememişse durum ne olacaktır? İmam Mâlik’e göre bâyi kendisine tanınan bu süreyi müşterisine bildirinceye kadar satış caiz değildir. Şâfii’ye göre aynı vâde müşteri için de tanınmışsa murabahalı satış câizdir. Ebû Hanife, Ebu Sevr ve başkalarına göre ise vâde bir ayıbdır ve bunu müşteri bilmedikçe mebii red hakkına sahiptir Çünkü âdeten bir kimse bir malı vadeli olarak genellikle pahalıya satın almıştır. Müşteri bunu bilmiş olsa o zaman belki de peşin fiyata almaktan vazgeçecektir.
Murabahada bâyiin yalanı, hıyâneti kendi ikrarı ile, delillerle veya yeminden rücuu ile sâbit olur, isbatlanabilir. Yalan veya hıyânet isbatlandıktan sonra müşteri ne yapabüir? Ne gibi haklara sahiptir? Ebû Hanife ve Züfer’e göre müşteri muhayyerdir, dilerse mebii bâyie reddeder, dilerse semenin tamamı ile mehil kabul eder. İmam Mâlik de bu fikirdedir. Ebu Yusuf, Sufyâ-
74)eI-Mudewene c. 4, s. 229. Bidâyetü’l-MücteTıid c. 2, s. 242.
75)el-Müdevvene c. 4, s. 229 - 231. Bidâyetü’I-Müctehid c. 2, s. 243.
76)el-MuhalIâ, mesele 1532, c. 9, s. 642.
77)Bidâyetû’l-Müctehid c. 2, s. 243. Istılâhât-ı Fıkhiyye Kamusu c. 6, s. 120
78)el-Mebsut, c. If, s. 80.
78 / VÂDE FARKI VE KÂR HADDİ
nu's-Sevrî, İbn Ebi Leylâ, Ahmed b. Hanbel ve bir gurup hukuk çuya göre, hilede fazla miktar tenzil edildikten sonra geri kalan semenle müşteri mebii satın almalıdır  Aynı konuda İmam Şâfiî’nin de iki fikri vardır. 1 — Müşteri tamamen muhayyerdir. Dilerse akdi fesheder, dilerse aynen kabul eder. 2 — Fazla miktarın tenzilinden sonraki semenle malı satın almalıdır.
Birincilerin, müşteriye muhayyerlik hakkı tanıyanların, delili : Buradaki yalan ve hileyi mebideki ayıba benzetirler. Ayıb hıyar hakkı bahşettiği gibi yalan ve hile de bu hakkı kazandırır
İkincilerin, tenzilât cihetini tercih edenlerin delili : müşteri, bâyie malı satın aldığı şeyin (paranın) kârını vermiştir. Ama para gerçeğin aksine ise o zaman gerçek fiyat ne ise kâr onun üzerinden hesaplanır. Tıpkı ölçekle alman mal noksan çıkınca o zaman noksan ölçek bedelinin ödenmemesi gibidir.Bir kimse müşterisine «Şu malı % 10 kârla sana sattım der.» ve o da alırsa bu zaman müşteri ana parayı bilmediğinde akdi fesh hakkı söz konusu olabilir. Ama ana parayı biliyor fakat konuşma esnasında zikredilmemişse akit yine muteberdir
Bu hile ve yalana rağmen mebi müşteri tarafından istihlâk edilmişse durumun izahı şöyledir : İmam Şafiî; fazla söylenilen mptar ve ona ödenen kâr, tenzil edilir, der. Ebû Hanife, İmam Züfer ve Mâlik’e göre ise malın kıymeti, kabz ve satış zamanı arasında farklı ise, müşterinin satıcıya rücu hakkı yoktur. Eğer iki fiyat arasmdaki fark gâyet bâriz ise satıcı muhayyerdir, dilerse fazla miktarı geri verir ve mevcut mebii geri alır, isterse mebii gerçek kıymeti üzerinden hesaba katar, müşterisine bırakır (S3).
Bazan yukarıdaki işlemin aksi de olabilir. Şöyle ki, bir kimse malını murabahalı surette satşa ve sonra da mebiin maliyetinin zikrettiğinden fazla olduğuna delil getirse ve hakikaten durumun böyle olduğu sanılırsa o zaman ileri sürülen delil kabul edilir. İmam Şâfiî ise, bu nevi deliller dinlenmez, çünkü satıcı yalan söylemiş veya yalan söylemesine fırsat tanınmış olabilir. Ona düşen görev tedbirlice hareket etmesidir, der. birebir ürünler sundu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder